Amaç
Kliniğimize başvuran primer plevral effüzyon ve hidrops gelişen olgularda klinik deneyimimiz ve postnatal sonuçların değerlendirilmesidir.
Yöntem
Çalışmada Ocak 2017 – Ekim 2019 tarihleri arasında ikinci ve üçüncü dönemde hidrops bulgusu olan veya olmayan fetal plevral effüzyon saptanan olgular retrospektif olarak incelendi. Hastalar kan grupları, orta serebral arter pik sistolik velositesi ve plevral effüzyon sıvısında lenfosit düzeyi yönünden incelendi ve hastaların ayrıntılı fetal anatomik taraması, fetal ekokardiyografisi, karyotip incelemesi ve maternal kanda TORCH tetkikleri yapıldı.
Bulgular
Çalışmaya torakosentez uygulanan 12, uygulanmayan 2 hasta alındı. 6 hasta hidrops fetalis, 8 hasta izole plevral effüzyon olarak değerlendirildi. İzole olguların 1 tanesinde postnatal diyafram hernisi saptandı ve primer onarıldı. 2 hasta hariç 12 hastaya torakosentez yapıldı. Birinci torakosentez sonrası 6 hastada effüzyon tekrarı olması üzerine 2 hastaya doğuma yakın işlem tekrarı gerçekleştirildi. İşlem tekrarı yapılan bebeklerde postnatal entübasyon gerekmezken, yapılmayan 4 hasta entübe edildi. 2. işlem sırasında bir fetüste fetal distres gelişmesi üzerine acil sezaryen ile doğum yaptırıldı. Tekrarlayan plevral effüzyonu olan 6 hastaya postnatal toraks tüpü takıldı. Hidrops olan ve plevral sıvıdaki lenfosit oranı %1–2 olan bir fetüs intrauterin, iki bebek postnatal dönemde kaybedildi. Ortalama 9 aylık izlem sürecinde 11 hastada komplikasyon gelişmedi.
Sonuç
Fetal plevral effüzyon varlığında hidrops fetalis olması, plevral sıvıda lenfosit oranın düşük saptanması prognozu olumsuz etkilemektedir. Hidropsla birlikte olan ya da olmayan plevral effüzyon varlığında torakosentez uygulanması ve doğuma yakın tekrarlanması perinatal sonuçlar üzerine olumlu etkisi olmaktadır. İntrauterin fetal tedavi uygun olgularda ailelere önerilmeli ve doğumun 3. basamakta yapılması planlanmalıdır.
Anahtar Kelimeler
Plevral effüzyon, hidrops, torakosentez.
Giriş
Fetal primer plevral effüzyon (PE) plevra boşluğunda sıvı toplanması olup antenatal dönemde hidrotoraks, postnatal dönemde ise şilotoraks olarak adlandırılır. İnsidansı 1/15.000 olup oldukça nadir bir durumdur.[1] Klinik seyri değişkenlik göstermektedir, spontan gerileyebildiği gibi fetal ölümle de sonuçlanabilir. Optimal tedavi yöntemi net değildir.[2]
Primer hidrotoraks, intratorasik basıncın artması sonrasında pariyetal ile visseral plevral membran arasına lenfatik sıvının sızması sonrası gelişmektedir ve tek ya da çift taraflı olabilir. Olguların çoğu üçüncü dönemde ultrasonografik olarak plevral alanda anekoik sıvı koleksiyonu olarak görüntülenmektedir.[3] Non-immun hidrops fetalisin bir parçası olabilir. Enfeksiyonlar, fetal anemi, kromozomal hastalıklar, fetal malformasyonlar, toraks içi kitlelere (kistik adenomatoid malformasyon, diyafram hernisi vb.) bağlı gelişen plevral effüzyon sekonder plevral effüzyon olarak tanımlanır.[4,5] Plevral effüzyonun şiddetine bağlı olarak özefagus basıya uğramakta, konjestif kalp yetmezliği gelişmekte ve bu durumda sekonder polihidroamniyos, venöz dönüşte bozulma ve hidrops gelişmektedir.[6–11]
Erken gebelik haftalarında plevral effüzyon gelişmesi, hidrops bulgularının olması ve preterm doğum kötü prognozla ilişkilidir.[1,6] Sekonder PE’de prognoz altta yatan nedene bağlı olarak değişmektedir. Hidrops, şiddetli plevral effüzyon, mediyastinal şift, polihidroamniyos olan olgularda drenaj yapılmasının perinatal sonuçları iyileştirdiğine dair veriler rapor edilmiştir.[12–14] Müdahale edilmeyen olgularda pulmoner immatürite ve preterm doğuma bağlı olarak neonatal mortalitenin arttığı bilinmektedir.[15] Nadir bir bulgu olması nedeniyle tedavi seçenekleri tartışmalı olup torakosentez, torakoamniyotik şant, OK-432 ile plörodezis gibi yöntemler tedavi amaçlı kullanılabilir. Torakosentez hem tanı hem de tedavi amacıyla özellikle doğum öncesi neonatal resüsitasyona yardım etmek için önerilmektedir.[16]
Bu çalışmada torakosentez uyguladığımız primer plevral effüzyon ve hidrops gelişen olgularda klinik deneyimimiz ve postnatal sonuçları değerlendirmek amaçlanmıştır.
Yöntem
Çalışmaya Ocak 2017 – Ekim 2019 tarihleri arasında Sağlık Bilimleri Üniversitesi Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Medeniyet Üniversitesi’nin Perinatoloji Kliniklerinde ikinci ve üçüncü dönemde hidrops bulgusu olan veya olmayan fetal plevral effüzyon saptanan olgular alındı. Gebelik sırasında ve postnatal dönemde bebeklerin bilgilerine retrospektif olarak hastane veritabanından ulaşıldı. Hidrops plevral effüzyona eşlik eden, perikard, cilt altı, batın gibi birden fazla alanda sıvı toplanması olarak belirlendi. Hastaların antenatal dönemde kan grupları, ayrıntılı fetal anatomik taraması, Doppler ultrasonografi ile fetal anemiyi ekarte etmek için orta serebral arter pik sistolik velositesi (PSV), fetal ekokardiyografisi, plevral effüzyon sıvısında lenfosit düzeyi, maternal kanda CMV, Parvovirus, Toksoplasma, Sifiliz, Rubella, Herpes simpleks immunglobulin M ve immunglobulin G tetkikleri yapıldı. Konvansiyonel karyotip incelenmesi yapıldı, fakat array CGH açısından değerlendirme yapılamadı. Maternal yaş, gravida, parite, tedavi anındaki gebelik haftası, plevral sıvıdaki lenfosit oranı, doğum haftası, torakosentez sayısı hastane kayıtlarından elde edildi. Doğum kilosu, doğum Apgar’ı, postnatal toraks tüpü ihtiyacı, cinsiyet, doğum şekli, torakosentez ile doğum süresi arasında geçen süre, yenidoğanda kalış süresi, entübasyon süresi değerlendirildi. Torakosentez işlemi belirtilen şartları sağlayan fetüslere yapıldı: (1) Daha önce plevral effüzyonu olup hidropsa ilerleyen ve hidropsun sebebinin izole plevral effüzyon olduğu düşünülen olgulara, (2) hidrops olmaksızın mediyastende itilmeye sebep olan göğüs kafesinin %50’sinden fazlasını kapsayan sıvı varlığında, (3) hızla polihidroamniyos geliştiren (en derin vertikal cebin 8 cm veya toplam amniyotik sıvı indeksinin 25 cm üstü ) olgulara, (4) başka organ veya sistemlere ait yapısal anomalisi olmayan olgulara, (5) bilateral hidrotorakslı fetüslere.
Hastalara ve eşlerine ayrıntılı bilgilendirilme yapılıp, aydınlatılmış onamları alındıktan sonra ultrasonografi eşliğinde 20 Gauge amniyosentez iğnesi ile fetüslerin sağ ve/veya sol toraks boşluğundan plevral effüzyon boşaltıldı. Doğumdan önce plevral effüzyonu şiddetli olan olgularda torakosentez işlemi tekrarı önerildi; kabul eden hastalarda uygulandı. Rutin olarak tüm hastalara işlem öncesi profilaktik antibiyotik, 32 hafta öncesinde indometazin, 32 hafta üstünde nifedipin, işlemden 48 saat önce akciğer matürasyonu için 24 saat arayla 24–34 gebelik haftası arasındaki olgulara betametazon uygulandı. Polihidroamniyos olan olgularda torakosentez sonrası amniyoredüksiyon yapıldı. İşlem sonrası gelişebilecek preterm erken membran rüptürü, preterm doğum, ablasyo plasenta, koryoamniyonit hakkında bilgilendirilme yapıldı. Hastalar haftalık ultrasonografi ile plevral effüzyon tekrarı ve fetal iyilik testleri açısından değerlendirildi. Sezaryen hidrops nedeni ile değil sadece obstetrik nedenlerle yapıldı. Doğum sırasında çocuk hekimi bulunması ve gerekirse toraks şantı uygulanması için gereken önlemler alındı. Neonatal dönemde solunum sıkıntısına neden olan belirgin plevral effüzyon saptanan olgulara toraks tüpü takıldı.
Verilerin analiz edilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntem kullanıldı. Veriler ortanca (minimum–maksimum), ortalama (±standart sapma), sayı (yüzde) olarak verildi. Verilerin analizinde SPSS paket programı versiyon 24 (Statistical Package for the Social Sciences; SPSS Inc., Chicago, IL, ABD) kullanıldı.
Bulgular
Çalışmaya toplam 14 olgu dahil edildi. 2 hastada torakosentez yapılmadı. Bunlardan birinde 20. gebelik haftasında minimal plevral effüzyon saptandı, takibi sırasında tamamıyla kayboldu. Diğerinde ise 37. gebelik haftasında aktif doğum eyleminde iken başvurdu ve postnatal toraks şantı uygulandı. Sekiz olguda izole plevral effüzyon (%51.8) saptanırken altı hastada hidrops (%42.9) bulguları mevcuttu (Şekil 1). İzole olgularda ve hidropslu olgularda sırasıyla ortalama torakosentez haftası 30.8 (±3.6) ve 30.6 (±1.51), ortalama maternal yaş 26 (±3.89) ve 31 (±3.74) idi. İki hastaya doğumdan yarım saat önce işlem tekrarı yapıldı. Fetüslerin bir (%7.1) tanesinde sol plevral, 5 (%35.7) tanesinde sağ plevral ve kalan 8 (%57.2) hastada bilateral plevral effüzyon saptandı. İntrauterin bir fetüs, canlı doğanlardan postnatal dönemde iki (%15.4) bebek ölümü gerçekleşti. Olguların %71.5’inde plevral sıvı örneğinde lenfosit oranı %80’in üzerinde hesaplandı ve şilotoraks olarak değerlendirildi. Kaybedilen üç olguda anazarka tarzı ödemin geliştiği hidrops bulgusu mevcuttu. Bu olguların torasentez sıvısında lökosit sayısı %1–2 oranında saptandı. Yaşayan bebekler arasında ise tek olguda lökosit sayısı %1’in altında görüldü. Hayatta kalan 11 hastanın 3 tanesinde hidrops izlendi. Bu üç hidropslu olgu sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. Ortalama doğum haftası 35 (aralık: 31–39) hafta olup hidrops gelişen tüm hastalar 37 hafta öncesinde doğum yaptı (Tablo 1). Dokuz hasta sezaryen ile doğum yaparken 5 hasta normal spontan yolla doğum yaptı. Akut fetal distres nedenli 4 (%28.5) hastaya sezaryen yapıldı ve bu hastaların ikisi postnatal ölümle sonuçlandı. Doğumdan önce altı hastaya torakosentez tekrarı önerildi fakat iki hasta işlemi kabul etti. Bir hasta aktif doğum eyleminde başvurduğu için doğum öncesinde torakosentez yapılamadı. Kabul etmeyen 4 hasta postnatal entübe edilirken işlem tekrarı yapılan iki hastada entübasyon yapılmak zorunda kalınmadı. Doğuma yakın torakosentez tekrarı yapılan 2 hasta dahil toplamda altı hastaya postnatal dönemde toraks tüpü takıldı. 3 numaralı hastada doğum sonrası solda 2 cm’lik küçük bir diyafram hernisi tespit edildi ve primer repare edildi (Tablo 2). Postnatal ölümle sonuçlanan 1 ve 2 numaralı hastalarda hepatomegali saptandı ve postnatal birinci gününde akut dissemine intravasküler koagülasyon sonrası kaybedildi. 5 numaralı hastada 2. torakosentez sırasında akut fetal distres nedenli acil sezaryen yapıldı. Yapılan hiçbir torakosentez işlemi sırasında maternal komplikasyon gelişmedi. Torakosentez yapılan 13 olgunun %53.9’u 37 hafta ve öncesinde preterm doğum yaptı. Prematüre doğanlar içerisinde sağkalım %71 (5/7) iken termde doğanlarda sağkalım %100 (6/6) olarak bulundu. 14 olgunun hepsinde karyotip normal olarak izlendi.
Tartışma
Hidrops veya izole plevral effüzyon belirgin perinatal mortalite ve morbidite ile ilişkili bir durumdur. Bir kısmı spontan gerilerken, ilerleyen olgularda olumsuz perinatal sonuçlar gelişebilmektedir.[15] Ruano ve ark., yapmış oldukları prospektif çalışmada, plevral effüzyon olan hastaların %75’inde yapısal ve kromozomal anomali saptamış ve plevral effüzyonda sağkalımı etkileyen en önemli parametrenin ek anomalilerin varlığının olduğunu göstermişlerdir. Kromozomal, kardiyak anomaliler gibi fetal malformasyonların eşlik ettiği sekonder plevral effüzyon olgularında prognozun daha kötü olduğu bilinmektedir. Bu nedenle fetal hidrotoraks saptanan fetüslerde etiyolojik nedenlerin saptanması prognozun belirlenmesinde ve hastanın yönetiminde önemli rol oynamaktadır.[2,3]
Tedavi uygulanması gebelik haftasına, progresyon oranına, hidrops gelişimine ve maternal semptomlara bağlıdır. Primer, küçük, hidropik olmayan effüzyonlar tedavi edilmeden bekletilebilir ve spontan regrese olabilir. Effüzyonun fetal akciğerin yarısından azında bulunması, mediyastinal kaymaya neden olmaması, takiplerde spontan gerilemesi durumlarında haftalık sonografi ile takip edilmesi önerilmektedir.[2,14] Mediyastinal kayma, hızla artan effüzyon, hidrops ve/veya polihidroamniyos varlığı drenaj yapılmasını gerektirir. Drenaj olarak torakosentez ve torakoamniyotik şant en sık kullanılan tedavi yöntemleridir. Üçüncü bir tedavi yöntemi ise daha az sıklıkla tercih edilen plörodezis denilen plevral alana sklerozan madde enjeksiyonudur.[17] Drenajla birlikte akciğerler ekspanse hale gelir, pulmoner hipoplazi riski azalır, venöz dönüş artar ve hidrops gerileyebilir. Özofagus dekompresyonuna sekonder fetal yutma kolaylaşır ve polihidroamniyos, preterm doğum ve erken membran rüptürü riski azalabilir.[2,18,19] Bizim olgu serimizde hidropik ve/veya hidropik olmayan olgularda prenatal torakosentez yapılması prognozu olumlu yönde etkilemiştir. Başlangıç tedavisi ultrasonografi eşliğinde fetal plevral effüzyonun aspirasyon iğnesi ile drenajıdır. Torakoamniyotik şant özellikle drenaj sonrası tekrarlayan effüzyonu veya geniş plevral effüzyonu olan olgularda tercih edilmektedir.[5] Bazı çalışmalarda plevral effüzyon yönetiminde basamaklı yaklaşım önerilmektedir. Öncelikle takip edilmesi, plevral effüzyonun şiddetlenmesi halinde torakosentez yapılması ve torakosentez sonrası tekrarlayan olgularda şant uygulanması şeklindedir.[19] Biz de minimal effüzyonlu bir olguyu herhangi bir işlem uygulamadan takip ettik ve effüzyonun 2 hafta sonra tamamen kaybolduğunu izledik. Hidrops olmayan ve belirgin plevral effüzyonu olan torakosentez yapılan toplam altı olgunun dördünde effüzyonun 2–4 hafta içinde tamamen kaybolduğunu saptadık.
Derderian ve ark., ünilateral olup bilateral effüzyona ve hidropsa ilerleyen olguların, torakosentez ya da şant takılmaması halinde kısa süre içerisinde mortalite ile sonuçlandığını göstermişlerdir. Benzer şekilde şilöz plevral effüzyonlarda kısa süreli drenajların bazı hastalarda yararlı olabileceği, şant gereksinimi olmadığını gösteren yayınlar vardır.[18] Özellikle hidrops fetalis gelişmemiş primer plevral effüzyonlu olgularda, torakosentezin ilk tedavi seçeneği olarak tercih edilmesinin uygun olacağını düşünmekteyiz. Çünkü şanta bağlı komplikasyonlar daha sıktır. Bir çalışmada özellikle 21 hafta altında torakoamniyotik şant uygulanan olgularda göğüs duvarı deformitesi riski olduğu bildirilmiştir.[20] Şantın migrasyonu veya şantın çıkması diğer komplikasyonlardandır. Şant takılan fetüslerde erken membran rüptürü, koryoamniyonit, koryoamniyotik ayrışma, erken doğum, fetal kanama, ablasyo plasenta, giriş sırasında kord hasarı, skar gelişimine daha sık rastlanmıştır.[2]
Günümüzde intrauterin tedavi yöntemlerinin karşılaştırıldığı randomize kontrollü çalışma yoktur. 203 hastayı içeren bir derlemede şant uygulanmasının torakosentez işlemine üstünlüğü saptanmış fakat istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Sağkalım oranı şant işleminde hidropslu ve hidrops olmayan olgular için sırasıyla %62 ve %82 iken torakosentez işleminde hidropslu ve hidropslu olmayan olgularda sırasıyla %50 ve %77 olarak bildirilmiştir.[12] Prenatal invazif işlemlere sekonder erken doğum ve erken membran rüptürü riski olduğu fakat işlem gerçekleştirilmezse pulmoner immatürite nedenli perinatal kayıplar olabileceği göz önünde tutulmalıdır. Bizim olgu serimizde %57 hastada preterm doğum olmuş, preterm doğum yapanların %28’i postnatal kaybedilirken termde doğum yapanların tamamı yaşamıştır. İki hastada erken membran rüptürü gelişmiş, sonrasında bu iki hasta kordon prolapsusu ve fetal distres nedenli sezaryen ile 35 ve 31 gestasyon haftasında doğurtulmuştur. Carr ve ark.’nın yapmış olduğu çalışmada, 10 hastaya prenatal dönemde invazif işlem uygulanmış diğer 11 fetüs ise kontrol grubu olarak alınmıştır. Torakosentez ve/veya şant takılan hastalarda kontrol grubuna göre Apgar skorlarının daha iyi, ventilatöre bağlı olma süresinin daha kısa olduğu bulunmuştur.[21] Bizim iki olgumuzda doğumdan 1 saat öncesinde torakosentez işlemi yapıldı ve bu iki fetüste doğum sonrası entübasyon gereksinimi olmadı. Doğuma yakın torakosentez işlem tekrarını istemeyen diğer 4 hasta postnatal entübe edildi ve bu hastaların 2 tanesi postnatal 1. gününde kaybedildi.
Altı hastada torakosentez sonrası plevral effüzyon tekrarladı, bu hastalara doğum sonrası toraks tüpü takıldı. Toplam sağkalım oranı çalışmamızda %78.5 olarak bulunmuştur. Ölen bebeklerin tamamında ortak bulgu hidrops varlığı ve plevral effüzyondaki lenfosit oranının %2’nin altında olmasıdır. Postnatal kaybedilen iki olguda hepatomegali ve dissemine intravasküler koagülasyon gelişmiştir. Bu durum hidropsun sebebi olarak metabolik hastalık olasılığını düşündürmektedir. Hastaların ortalama takip süresi 9 ay olup sağlıkla taburcu edilen olgularda taburculuk sonrası herhangi bir sağlık problemine rastlanmamıştır.
Sonuç
Primer hidrotoraks gebeliğin terminasyonu için bir endikasyon teşkil etmemelidir. Hidrops varlığı fetüs için kötü prognostik faktördür. Torakosentez veya şant uygulanması seçenekleri gebelik haftası, hidrotoraksın izole veya hidropsla birlikte olması, hızlı tekrarlaması gibi parametreler göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. İnvazif işlemlere bağlı maternal veya fetal gelişebilecek komplikasyonlarla ilgili aile bilgilendirilmelidir. Doğuma yakın torakosentez yapılması, yenidoğan döneminde fetüsün entübasyon gereksinimini azaltacağı ve bilateral yerine ünilateral toraks tüpü takılabileceği için ailelere plevral effüzyonun tekrarladığı olgularda önerilmelidir. Prenatal dönemde saptanan hidrotoraks olgularının ayırıcı tanısı yapılmalı, gerekli invazif işlemler uygulanmalı ve doğumun acil toraks tüpü takılabilecek üçüncü basamak hastanelerde gerçekleştirilmesi planlanmalıdır.
Kaynaklar
- Longaker MT, Laberge JM, Dansereau J, Langer JC, Crombleholme TM, Callen PW, et al. Primary fetal hydrothorax: natural history and management. J Pediatr Surg 1989;24:573–6. [PubMed] [CrossRef]
- Picone O, Benachi A, Mandelbrot L, Ruano R, Dumez Y, Dommergues M. Thoracoamniotic shunting for fetal pleural effusions with hydrops. Am J Obstet Gynecol 2004;191:2047–50. [PubMed] [CrossRef]
- Ruano R, Ramalho AS, Cardoso AK, Moise K Jr, Zugaib M. Prenatal diagnosis and natural history of fetuses presenting with pleural effusion. Prenat Diagn 2011;31:496–9. [PubMed] [CrossRef]
- Aubard Y, Derouineau I, Aubard V, Chalifour V, Preux PM. Primary fetal hydrothorax: a literature review and proposed antenatal clinical strategy. Fetal Diagn Ther 1998;13:325–33. [PubMed] [CrossRef]
- Rustico MA, Lanna M, Coviello D, Smoleniec J, Nicolini U. Fetal pleural effusion. Prenat Diagn 2007;27:793–9. [PubMed] [CrossRef]
- Nicolaides KH, Azar GB. Thoraco-amniotic shunting. Fetal Diagn Ther 1990;5:153–64. [PubMed] [CrossRef]
- Yamamoto M, Insunza A, Carrillo J, Caicedo LA, Paiva E, Ville Y. Intrathoracic pressure in congenital chylothorax: keystone for the rationale of thoracoamniotic shunting? Fetal Diagn Ther 2007;22:169–71. [PubMed] [CrossRef]
- Weber AM, Philipson EH. Fetal pleural effusion: a review and meta-analysis for prognostic indicators. Obstet Gynecol 1992;79:281–6. [PubMed]
- Waller K, Chaithongwongwatthana S, Yamasmit W, Donnenfeld AE. Chromosomal abnormalities among 246 fetuses with pleural effusions detected on prenatal ultrasound examination: factors associated with an increased risk of aneuploidy. Genet Med 2005;7:417–21. [PubMed] [CrossRef]
- Pijpers L, Reuss A, Stewart PA, Wladimiroff JW. Noninvasive management of isolated bilateral fetal hydrothorax. Am J Obstet Gynecol 1989;161:330–2. [PubMed] [CrossRef]
- Smoleniec J, James D. Predictive value of pleural effusions in fetal hydrops. Fetal Diagn Ther 1995;10:95–100. [PubMed] [CrossRef]
- Castillo RA, Devoe LD, Falls G, Holzman GB, Hadi HA, Fadel HE. Pleural effusions and pulmonary hypoplasia. Am J Obstet Gynecol 1987;157:1252–5. [PubMed] [CrossRef]
- Pettersen HN, Nicolaides KH. Pleural effusions. In: Fisk NM, Moise KJ, editors. Pleural effusions. Cambridge: Cambridge University Press; 1997. p. 261–72.
- Smith RP, Illanes S, Denbow ML, Soothill PW. Outcome of fetal pleural effusions treated by thoracoamniotic shunting. Ultrasound Obstet Gynecol 2005;26:63–6. [PubMed] [CrossRef]
- Klam S,Bigras JL, Hudon L. Predicting outcome in primary fetal hydrothorax. Fetal Diagn Ther 2005;20:366–70. [PubMed] [CrossRef]
- Cardwell MS. Aspiration of fetal pleural effusions or ascites may improve neonatal resuscitation. South Med J 1996;89:177–8. [PubMed] [CrossRef]
- Okawa T, Takano Y, Fujimori K, Yanagida K, Sato A. A new fetal therapy for chylothorax: pleurodesis with OK-432. Ultrasound Obstet Gynecol 2001;18:376–7. [PubMed] [CrossRef]
- Derderian SC, Trivedi S, Farrell J, Keller RL, Rand L, Goldstein R, et al. Outcomes of fetal intervention for primary hydrothorax. J Pediatr Surg 2014;49:900–3. [PubMed] [CrossRef]
- Yinon Y, Kelly E, Ryan G. Fetal pleural effusions. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 2008;22:77–96. [PubMed] [CrossRef]
- Merchant AM, Peranteau W, Wilson RD, Johnson MP, Bebbington MW, Hedrick HL, et al. Postnatal chest wall deformities after fetal thoracoamniotic shunting for congenital cystic adenomatoid malformation. Fetal Diagn Ther 2007;22:435–9. [PubMed] [CrossRef]
- Carr BD, Sampang L, Church JT, Mon RA, Gadepalli SK, Attar MA, et al. Fetal intervention for congenital chylothorax is associated with improved outcomes in early life. J Surg Res 2018;231:361–5. [PubMed] [CrossRef]
|
Dosya / Açıklama |
|
Tablo 1. Yaşayan ve kaybedilen fetüslerde maternal profil ve tedavi öncesi özellikler. |
|
Tablo 2. Plevral effüzyonlu hastaların perinatal sonuçları. |
|
Şekil 1. Hidrops olan ve olmayan plevral effüzyonlu olguların postnatal sağkalım sonuçları. |