Amaç
Bu çalışma yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan, maternal preeklampsi/eklampsi tanısı olan annelerin bebeklerinin özelliklerinin retrospektif olarak literatür eşliğinde incelenmesi amacıyla planlandı.
Yöntem
Bir eğitim ve araştırma hastanesinde 1 Ocak – 31 Aralık 2018 tarihleri arasında preeklampsi/eklampsi tanısıyla doğumu gerçekleşen, doğum sonrası aynı hastanenin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatırılarak izlem, tetkik ve tedavisi yapılan bebeklerin hastane bilgi yönetim sisteminden elde edilen epikriz dosyaları, hastane yönetimi ve etik kurul onayı alındıktan sonra incelenerek retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular
Çalışmaya dahil edilen 51 bebeğin annelerinin yaş ortalaması 32.21±6.20, bebeklerin doğduklarındaki gebelik haftası 34.21± 3.33, ortalama doğum ağırlıkları 2177±1007 gram olarak bulundu. Annelerin neredeyse tamamının (%98) spontan (kendiliğinden) gebe kaldığı, %9.8’inin (n=5) ikiz gebelik olduğu, %31.4’ünün (n=16) ek hastalıklarının (gestasyonel diyabet, epilepsi, hipotiroidi) olduğu saptandı. Kliniğe kabul edilen bebeklerin yatışlı oldukları günlerde %58.8’i nazal sürekli pozitif hava yolu basınç desteği, %5.9’u mekanik ventilatör desteği, %51’i aralıklı fototerapi aldı. Bebeklerin tam enterale geçiş günleri 10.72±13.87 (aralık: 1–64) olarak belirlendi. Bebeklerinden 3 tanesi yatışlarının 2. günü, 12. günü ve 23. gününde hayatını kaybetmişti. Bebeklerin %90.2’si sadece anne sütü (anne memesini emerek), %9.8’i hem anne sütü hem de mama alarak taburcu olmuştu.
Sonuç
Preeklamptik anne bebeklerine yaklaşımda; prematürite ve buna sekonder gelişen komplikasyonlar başta olmak üzere gelişebilecek diğer sorunların erken dönemde fark edilmesi, yenidoğan yoğun bakım ünitesi koşullarının düzenlenmesi ve multidisipliner ekiplerin oluşturulması ile preeklampsiye bağlı gelişen perinatal mortalite ve morbiditenin azaltılacağı kanısındayız.
Anahtar Kelimeler
Preeklampsi, yenidoğan yoğun bakım ünitesi, mortalite, morbidite.
Giriş
Preeklamptik/eklamptik gebelik, anne ve fetüs için ciddi morbidite ve mortalite nedenleri arasındadır. Görülme sıklığı %5–7 arasında değişmektedir.[1,2] Preeklampsi/eklampsinin (PE/E) maternal olumsuz sonuçları; şiddetli hipertansiyon, ablasyo plasenta, beyin kanaması, pulmoner ödem, karaciğer ve böbrek yetmezliği, inme, hemoraji, intrauterin fetal ölüm, HELLP (hemoliz, artmış karaciğer enzimleri, düşük trombosit) sendromu ve anne ölümüdür.[1,3–5] Otuz beş yaş altındaki gebe kadınlarda PE/E’deki hipertansiyona bağlı anne ölümü, tüm anne ölümü nedenleri arasında ikinci sırada yer alır. Bu gebe grubunda hızlı tanı, etkin tedavi ve zamanında doğum anne ölümlerini önleyebilir.[6] Önceki gebeliklerde yada ailesinde PE/E hikayesi, nulliparite, siyah ırk, kalıtım, çoğul gebelik, obezite, polihidramniyoz, oligohidramniyoz, molar gebelik, diabetes mellitus, kronik hipertansiyon, renal hastalık, yaşın <20–40> olması, düşük sosyoekonomik durum, nonimmun fetal hidrops, bağ dokusu hastalıkları, beslenme yetersizliği ve malnütrisyon gibi durumlar PE insidansını artırır.[7]
PE’de fetüsü olumsuz etkileyen temel bozukluk uteroplasental iskemidir.[8] Azalmış uteroplasental kan akımı intrauterin hipoksiye yol açarak fetüste pek çok organda fonksiyonel ve yapısal bozukluğa neden olabilir. Hipoksik uyarı ise önemli derecede hasar verici etkiye sahip olan serbest oksijen radikal yapımını artırır. Hızlı büyümekte olan yenidoğanın beyni bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.[9] Ağır plasental yetmezlik olması durumunda fetüste umbilikal arterde diyastol sonu akımın yokluğu ya da tersine dönmesi, orta serebral arter akımında redistribüsyon ve umbilikal ven vurusunda artış meydana gelmektedir. İntrauterin hipokseminin sonuçları olarak yenidoğanda en sık intrauterin gelişme geriliği (IUGG), erken doğum eylemi ve fetal ölüm görülmektedir.[8] Maternal PE/E ile prematüreliğin bir arada olduğu bebeklerde respiratuvar distres sendromu (RDS), nekrotizan enterokolit (NEK), intraventriküler hemoraji (İVH), bronkopulmoner displazi (BPD), perinatal ölüm gibi komplikasyonlar gelişebilmektedir.[7] PE anne bebekleri ile normal bebeklerin karşılaştırıldığı bir çalışmada PE tanılı anne bebeklerinde IUGG normal bebeklere göre altı kat daha fazla olduğu görülmüştür.[10] PE’li gebelerin doğum sonu bebeklerinin yaklaşık yarısının yenidoğan yoğun bakım ünitesine (YYBÜ) ihtiyaç duyduğu bilinmektedir.[11] Bu çalışma YYBÜ’de yatan, maternal PE/E tanısı olan annelerin bebeklerinin özelliklerinin retrospektif olarak literatür eşliğinde incelemesi amacıyla planlandı.
Yöntem
Çalışma, 1 Ocak – 31 Aralık 2018 tarihleri arasında hastane yönetimi ve etik kurul onayları alındıktan sonra (Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırmalar Girişimsel Olmayan Etik Kurul Başkanlığı, Dosya No: 02/10/2019-99) bir eğitim ve araştırma hastanesinde preeklampsi/eklampsi tanısıyla takip edilen ve üçüncü basamak perinatoloji hizmeti alan, aynı hastanede doğum yapan gebelerin YYBÜ’de yatırılarak izlem, tetkik ve tedavisi yapılan bebeklerinin hastane bilgi yönetim sisteminden (HBYS) elde edilen epikriz dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışma protokolü 2008 Helsinki Bildirgesi’ne uygun olarak hazırlandı. Çalışmanın verileri HBYS üzerinden 3–25 Ekim 2019 tarihleri arasında gerekli izinler alındıktan sonra toplandı. Hasta dosyasındaki epikrizlerden elde edilen annelerin gebelik ve doğum bilgileri (yaş, gebelik sayısı, yaşayan çocuk sayısı, düşük sayısı, gebe kalma şekli, doğum şekli, bebeğin cinsiyeti) ile YYBÜ yatışlı takip edilen bebeklerin özellikleri (gestasyonel yaş, doğum ağırlığı, doğum şekli, Apgar puanı, yardımcı solunum desteği, tam enterale geçiş zamanı, yatışlı gün sayısı, postnatal taburcu olunan gün sayısı, taburculuk ağırlığı, beslenme şekli, klinikten ayrılma nedenleri) irdelendi.
Çalışmadaki istatistiksel analizler SPSS 21.0 paket programı (SPSS Inc., Chicago, IL, ABD) kullanılarak yapıldı. Sürekli değişkenler için tanımlayıcı istatistikler olarak ortalama ve standart sapma verilirken, kategorik değişkenler için yüzde ve sıklık (frekans) değerleri verildi.
Bulgular
YYBÜ’de 1 Ocak – 31 Aralık 2018 tarihleri arasında 372 bebek yatmış olup bunun 51 tanesi (%13.70) PE/E anne bebeği tanısı ile yatmıştır. Bu bebeklerin annelerinin yaş ortalaması 32.21±6.20 (aralık: 18–44), bebeklerin doğduklarındaki gebelik haftası (GH) 34.21±3.33 (aralık: 26–40), doğum ağırlıkları (DA) 2177±1007 (aralık: 670–4730) gram bulundu. Annelerin neredeyse tamamının (%98) spontan (kendiliğinden) gebe kaldığı, %9.8’inin (n=5) ikiz gebelik olduğu, %31.4’ünün (n=16) PE/E’ye ek hastalıklarının (gestasyonel diyabet, epilepsi, hipotiroidi) bulunduğu saptandı. PE/E annelerin %35.3’ünün (n=18) ilk gebelik deneyimi ve %41.1’nin (n=21) ilk doğumu olduğu, en az bir yaşayan çocuğu olanların oranının %41.2 (n=21), daha önce düşük yapanların oranının %29.4 (n=15) olduğu tespit edildi. Annelerin gebelik öykülerine göre; gebe kalma sayısı 1 ile 9 arasında, yaşayan çocuk sayısı ve düşük yapma sayısı 1 ile 4 arasında değişmekteydi. Doğumların %96.1’i sezaryen (n=49), %3.9’u (n=2) normal vajinal yolla gerçekleşmiş olup bebeklerin %49’unun (n=25) erkek, %51’inin (n=26) kız olduğu görüldü (Tablo 1).
Bebeklerin %37.3’ünün (n=19) 26–32 GH’de, %62.7’sinin (n=32) 33–40 GH’de ve %66.7’sinin (n=36) 670–2500 g, %33.3’ünün (n=15) 2501–4730 g aralıklarında olduğu saptandı. Bebeklerin hem antenatal (obstetrik ultrasonda) hem de postnatal (doğum sonu) değerlendirme sonuçlarına göre %41.7’sinin (n=21) IUGG tanısı aldığı, ayrıca bebeklerin yarısının respiratuvar distres sendromu, 7 bebeğin diyabetik anne bebeği, 3 bebeğin kardiyak anomalisi olduğu; 2 bebeğin annesinde oligohidroamniyoz, 1 bebeğin annesinde plasenta previa, 1 bebeğin annesinde dekolman plasenta bulunduğu belirlendi. Apgar değerine göre bebeklerin %56.9’unun (n=29) 8 ve üzerinde, %43.1’inin (n=22) 7 ve altında olduğu saptandı. %31.4’üne doğumdan sonra hemen ağlamaması üzerine, spontan solunuma başlayamaması nedeniyle pozitif basınçlı ventilasyon (PBV) uygulanmıştı. Hasta güvenliği prosedürüne uyularak tüm bebeklerin doğumhaneden YYBÜ’ye transferi transport kuvözde, çocuk doktoru eşliğinde sağlanmıştı. Bu transfer sırasında %80.4’ünün (n=41) yardımcı solunum desteği ihtiyacı olduğu görüldü. YYBÜ’ye kabul edilen bebeklerin yatışlı oldukları günlerde; %58.8’ine nazal devamlı pozitif havayolu basıncı (N-CPAP) desteği, %5.9’una mekanik ventilasyon (MV) desteği, %51’ine aralıklı fototerapi uygulandığı tespit edildi. Yatışın ilk gününde; bebeklerin %76.5’ine antibiyoterapi, apne atağı olan 35 haftalık 1565 g ve 31 haftalık 1230 g olan iki bebeğe ise metil ksantin tedavisinin başlandığı saptandı. Ünitedeki bebeklerin beslenmesi anne sütü ağırlıklı devam etmekte olup tam enterale geçiş günleri ortalama 10.72±13.87 (aralık: 1–64) gün olarak belirlendi (Tablo 2).
Elli bir bebekten 3 tanesi yatışlarının 2. günü, 12. günü ve 23. gününde (ölüm nedenleri sırasıyla ensefalosel, pulmoner hemoraji, kardiyak anomali) hayatını kaybederken, bir bebek (ünitede yer olmaması nedeniyle) dış merkeze sevk edilmiş, 47 bebek YYBÜ’den şifa ile taburcu olmuştu. Yukarıdaki sıraya göre ölen bebeklerin gebelik haftaları ve doğum ağırlıklarının 31 GH, 1450 g; 27 GH, 740 g; 32 GH, 1210 g olduğu görüldü. Ünitede ortalama yatışlı gün sayısı 16.42±19.24 (aralık: 1–91), taburcu oldukları gün 17.12±19.64 (aralık: 9–91), taburcu olduklarındaki ortalama ağırlıkları 2464.85±740.75 (aralık: 1600–4470) gram bulundu. Bebeklerin %90.2’si sadece anne sütü (anne memesinden emerek), %9.8’i hem anne sütü hem de mama alarak taburcu olmuştu. Taburculuk hazırlığı planlanan doğum haftası 27–32, doğum ağırlığı 670–1900 g arasında olan 9 bebeğin prematüre retinopatisi (ROP) muayenesinin klinikte yaptırıldığı belirlendi (Tablo 3). Kliniğin rutini olan eko, tüm batın USG, transfontenal USG, işitme taraması, ulusal metabolik taraması ve aşı takvimi bebek taburcu olmadan uygulanmıştı.
Tartışma
Günümüzde sık görülen PE hem anne adayının kendisinde hem de intrauterin dönemdeki bebeklerinde ciddi komplikasyonlara, özellikle erken doğumlara neden olmasından dolayı önemli sağlık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Preeklamptik anne bebeklerinde potansiyel fetal ve neonatal komplikasyonların arasında; fetal ölüm, intrauterin gelişme geriliği ve prematüre doğum önemli yer tutmaktadır.[12] Preeklamptik anne bebekleri ile sağlıklı anne bebekleri farklı klinik özellikler gösterebilmektedir. Acunaş ve ark.’nın[13] yaptığı preeklamptik ve normotansif annelerin prematüre bebeklerinin prognoz açısından karşılaştırılması çalışmasında ise her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. Bu çalışmalardaki farklı sonuçlar göstermektedir ki preeklamptik anne bebeklerinin doğum sonrası karşılaştıkları problemler her ne kadar bilinse de preeklampsinin yenidoğanlara olan etkileri ve dolayısı ile ortaya çıkardığı klinik durum farklılık göstermektedir. Hoffman ve ark.[14] ile Bahia ve ark.[15] çalışmalarında, preeklampsi gibi kardiyovasküler sistem hastalıklarının ileri yaş gebeliklerinde (>35) yaşla birlikte arttığını ileri sürmüşlerdir. Anne yaşı ve perinatal komplikasyonlar arasında lineer bir ilişki olduğu Salem ve ark.’nın[16] yaptığı bir çalışmada da gösterilmiştir. Çalışmamızda annelerin yaş ortalaması 32.21±6.20 olarak bulunmuştur. Çetin ve ark.’nın[17] 16.294 hastada retrospektif yaptıkları çalışmalarında, nulliparlarda preeklampsi ve gestasyonel hipertansiyon oranlarının multiparlardan daha fazla olduğu belirlenmiştir. Preeklampsi primigravidalarda daha sık görülmekle birlikte olgularımızın %58.8’inin multipar olduğu saptanmıştır.
Miyake ve ark.’nın[18] retrospektif olarak inceledikleri çalışmalarında preeklampsinin, sezaryen oranlarını arttırdığı ve masif maternal kanamanın arttığını bulmuşlardır. Çalışmamızda annelerin %96.1’inin sezaryen ile doğumu gerçekleştirdiği bulunmuştur. Çalışmaya dahil edilen bebeklerin %37.3’ü 26–32. gebelik haftaları arasında idi. Bu bebeklerin annelerinde önemli derecede preeklampsi olması nedeniyle perinatoloji ekibi tarafından tedavi amaçlı erken doğum yaptırılmıştır. Günümüzde preeklamptik bebekler için en önemli risk faktörleri arasında prematüritelik ve buna bağlı olarak gelişen erken gebelik haftası ve düşük doğum ağırlığı sayılabilir.[19] Çetinkaya ve ark.’nın[20] preeklamptik anneler ile normotansif annelerin prematüre bebeklerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada preeklamptik anne bebeklerinin doğum ağırlığı kontrol grubuna göre düşük bulunmuştur. Biz de çalışmamızda preeklamptik anne bebeklerinin ortalama doğum ağırlığını 2177 g saptadık.
Preeklamptik anne bebeklerinde RDS oranları ile ilgili kesin kanıya varılamamıştır. Chang ve ark.’nın[21] yaptıkları çalışmada, preeklamptik olan ve olmayan annelerin bebeklerinde RDS sıklığı araştırılmış, gebelik yaşı 32 haftadan küçük olan preeklamptik anne bebeklerinde RDS oranı iki kat daha yüksek bulunmuş, 32 haftadan büyük bebeklerde ise RDS sıklığı açısından gruplar arasında fark bulunmamıştır. Jelin ve ark.’nın[22] retrospektif çalışmasında preeklamptik anne bebeklerinde RDS oranları artmış olarak bulunurken yine Jelin ve ark.’nın[23] başka bir çalışmasında ise 32–37 haftada doğan preeklamptik anne bebeklerinde RDS oranları preeklamptik olmayanlara göre yüksek bulunmuştur. Çalışmamızda bebeklerin yarısının (%49) RDS tanısı aldığını belirledik. Respiratuvar distres sendromu tanımlamasındaki farklılıklar ve çalışmaların retrospektif olması bu farklılıkların nedeni olabilir.
Yatışlı oldukları günlerde, YYBÜ’ye kabul edilmiş bebeklerin %58.8’inin N-CPAP desteği, %5.9’unun MV desteği aldığını saptadık. Başkan ve ark.’nın[24] yaptıkları çalışmada preeklamptik anne bebeklerinin %11.4’ünün MV desteği aldığı bildirilmiştir. Güran ve ark.,[25] çok düşük doğum ağırlıklı preeklamptik anne bebeklerini inceledikleri çalışmalarında, olguların %51.9’unun MV ihtiyacı olduğunu bulmuşlardır. Mekanik ventilasyon uygulama nedenleri arasında literatürde; düşük doğum ağırlıklı olan yenidoğanlarda RDS ilk sırada yer almaktadır. Bu durum preeklamptik anne bebeklerinin 3. basamak yenidoğan yoğun bakımda takip edilme ihtiyacını artırmaktadır. YYBÜ’den taburculuk esnasında bebeklerin %90.2’sinin sadece anne sütü aldığını (emzirilerek) bulduk. Bu oran literatür ile uyumlu bir sonuç olarak yorumlanabilir.[26] Güran ve ark.[25] yaptıkları çalışmada, 53 preeklamptik anne bebeğinin %18.9’unda (n=10) neonatal mortalite olduğunu belirtmişlerdir. Çalışmamızda neonatal mortalite 3 olguda (%5.9) saptanmıştır.
Sonuç
Maternal ve fetal mortaliteyi azaltması nedeniyle preeklampsinin tedavisinde sıklıkla gebenin doğurtulmasının tercih edilmesi günümüzde iyatrojenik prematüriteyi preeklamptik anne bebeklerinin en sık karşılaştığı sorunlardan biri haline getirmiştir. Preeklamptik anne bebeklerine yaklaşımda; prematürite ve buna sekonder gelişen komplikasyonlar başta olmak üzere gelişebilecek diğer sorunların erken dönemde fark edilip hazırlık yapılması, YYBÜ koşullarının düzenlenmesi ve multidisipliner ekiplerin oluşturulması ile preeklampsiye bağlı gelişen perinatal mortalite ve morbiditenin azaltılacağı kanısındayız.
Kaynaklar
- Arıkan DC, Arıkan T. Plasma selenium levels in pregnant women with preeclampsia. Perinatal Journal 2017;25:53–8. [CrossRef]
- Wagner LK. Diagnosis and management of preeclampsia. Am Fam Physician 2004;70:2317–24. [PubMed]
- Durgun Ozan Y, Ertuğrul M, Okumuş H. Preeklampsi tanılama, değerlendirme ve hemşirelik yönetimi. Cumhuriyet Nursing Journal 2012;2:59–65.
- Değirmenci H. Gebelerde hipertansiyona güncel yaklaşım. Erzincan Tıp Dergisi 2018;1:20–7.
- Chappell LC, Green M, Marlow N, Sandall J, Hunter R, Robson S, et al. Planned delivery or expectant management for late preterm preeclampsia: study protocol for a randomised controlled trial (PHOENIX trial). Trials 2019;20:85. [PubMed] [CrossRef]
- Raney JH, Morgan MC, Christmas A, Sterling M, Spindler H, Ghosh R, et al. Simulation-enhanced nurse mentoring to improve preeclampsia and eclampsia care: an education intervention study in Bihar, India. BMC Pregnancy Childbirth 2019;19:41. [PubMed] [CrossRef]
- Turgut A. HELLP sendromu ve ağır preeklampsi olgularında maternal ve fetal sonuçların karşılaştırılması. Uzmanlık tezi. T.C. Sağlık Bakanlığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul, 2008. p. 10–21.
- Selçuk SN, Yurdakök M. Preeklamptik anne bebekleri. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2015;58:110–22.
- Karadeniz L, Çoban A, İnce Z, Türkoğlu Ü, Can G. Preeklamptik anne bebeklerinin kordon kanı kardiyak troponin T ve proteine bağlı olmayan demir düzeyleri. Çocuk Dergisi 2008;8:30–6.
- Bursal Duramaz B, Bilgin L, Salihoğlu Ö, Ertaş K, Hatipoğlu S. Neonatal outcomes of preterm infants born to preeclamptic mothers. Marmara Medical Journal 2017;30:8–13. [CrossRef]
- Başol G, Uzun ND, Uzun F, Kale A, Terzi H. Retrospective analysis of the preeclampsia cases delivered in our clinic between 2013 and 2017. Perinatal Journal 2018;26:135–40. [CrossRef]
- Akdağ AM. Preeklamptik anne bebekleri ile normal anne bebeklerinin demografik, laboratuar ve klinik özelliklerinin karşılaştırılması. Tıp Araştırmaları Dergisi 2014:12:125–30.
- Acunaş B, Varol F, Vatansever Ü, Soyuçen E, Karasalihoğlu S. Neonatal outcome of premature infants of preeclamptic mothers. Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine 2002;8:14–6.
- Hoffman MC, Jeffers S, Carter J, Duthely L, Cotter A, González-Quintero VH. Pregnancy at or beyond age 40 years is associated with an increased risk of fetal death and other adverse outcomes. Am J Obstet Gynecol 2007;196:e11–3. [PubMed] [CrossRef]
- Jahromi BN, Husseini Z. Pregnancy outcome at maternal age 40 and older. Taiwan J Obstet Gynecol 2008;47:318–21. [PubMed] [CrossRef]
- Salem Yaniv S, Levy A, Wiznitzer A, Holcberg G, Mazor M, Sheiner E. A significant linear association exists between advanced maternal age and adverse perinatal outcome. Arch Gynecol Obstet 2011;283:755–9. [PubMed] [CrossRef]
- Aslan Çetin B, Köroğlu N, Yalçın Bahat P, Akça A, Barut S. Effect of parity on obstetric outcomes in advanced maternal age pregnancies. [Article in Turkish] Okmeydanı Tıp Dergisi 33:130–3. [CrossRef]
- Miyake H, Iwasaki N, Nakai A, Suzuki S, Takeshita T. The influence of assisted reproductive technology on women with pregnancy-induced hypertension: a retrospective study at a Japanese regional perinatal center. J Nippon Med Sch 2010;77:312–7. [PubMed] [CrossRef]
- Nomura Y, John RM, Janssen AB, Davey C, Finik J, Buthmann J, et al. Neurodevelopmental consequences in offspring of mothers with preeclampsia during pregnancy: underlying biological mechanism via imprinting genes. Arch Gyn Obstet 2017;295:1319–29. [PubMed] [CrossRef]
- Cetinkaya M, Ozkan H, Köksal N, Karali Z, Ozgür T. Neonatal outcomes of premature infants born to preeclamptic mothers. J Matern Fetal Neonatal Med 2010;23:425–30. [PubMed] [CrossRef]
- Chang EY, Menard MK, Vermillion ST, Hulsey T, Ebeling M. The association between hyaline membrane disease and preeclampsia. Am J Obstet Gynecol 2004;191:1414–7. [PubMed] [CrossRef]
- Jelin AC, Cheng YW, Shaffer BL, Kaimal AJ, Little SE, Caughey AB. Early-onset preeclampsia and neonatal outcomes. J Matern Fetal Neonatal Med 2010;23:389–92. [PubMed] [CrossRef]
- Jelin AC, Kaimal AJ, Kuzniewicz M, Little SE, Cheng YW, Caughey AB. Preterm preeclampsia: 32 to 37 weeks gestation. J Matern Fetal Neonatal Med 2012;25:2198–201. [PubMed] [CrossRef]
- Başkan AK, Salihoğlu Ö, Tan İ, Akyol B, Hatipoğlu S. Mortality and morbidity analysis in neonates supported by invasive mechanical ventilation. Journal of Clinical and Experimental Investigations 2012;3:483–92. [CrossRef]
- Güran Ö, Uslu S, Bülbül A, Çelik M, Baş EK, Arslan S, et al. Early neonatal outcomes of very low birth weight infants of preeclamptic mothers. [Article in Turkish] Journal of Academic Research in Medicine 2012;2:64–7. [CrossRef]
- Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2013. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Türkiye Nüfus Etütleri Enstitüsü; 2013.
|
Dosya / Açıklama |
|
Tablo 1. Preeklampsi/eklampsili annelerin gebelik ve doğum bilgileri. |
|
Tablo 2. Yenidoğan yoğun bakım ünitesi bebeklerinin özellikleri. |
|
Tablo 3. Yenidoğan yoğun bakım ünitesi bebeklerinin taburculuk sürecindeki özellikleri. |