Giriş
Doğum eylemi, serviks dilatasyonu ile başlayan, plasenta ve eklerinin dışarı atılması ile sonuçlanan klinik bir süreç olup, bugün bilinen ve tanımlanan en şiddetli ağrı kaynaklarından biridir.[1–3] Doğumun doğası gereği oluşan ağrı, gebelerin doğum eylemine yönelik algısını etkilemektedir. Kontrol altına alınamayan ağrı gebelerin doğumu negatif algılamasına, doğumla ilgili olumsuz deneyimler yaşamasına ve memnuniyetlerinin azalmasına, postpartum depresyona, posttravmatik stres bozukluğuna, cinsel disfonksiyona, anne-bebek bağlanmasında yetersizliklere, emzirme sorunlarına ve annenin bebeği ihmal etmesi gibi durumlara neden olabilmektedir.[4–8]
Doğum ağrısı, doğal bir sürecin parçasıdır. Diğer ağrı tipleri bir hastalığı veya bozukluğu gösterirken doğum ağrısı beklenen güzel bir sonucun habercisidir. Her doğum ağrısının mutlaka bir hazırlık dönemi, belirli bir zaman süreci vardır. Günlerce, aylarca sürmez. Sürekli değildir, dinlenme dönemleri vardır. Doğum ilerledikçe ağrının şiddeti ve süresi artar.[1,2,5,9,10]
Doğum ağrısı, doğumun süresi, epidural analjezi ya da anestezinin süresi ve dozu, oksitosin ya da misoprostol kullanımı, amniyotomi, fetüsün büyüklüğü ve pozisyonu, annenin psikolojisi, doğum pozisyonu, doğum sayısı ve pelvis yapısı gibi pek çok faktörden etkilenmektedir.[3,5,6,11,12]
Ağrı ile mücadelede başarısız olunması doğum ağrısının kabul edilebilir veya gerekli olduğu düşüncelerini ortadan kaldırmış ve ağrı varlığı tedavi için bir endikasyon olarak kabul edilmiştir. Konu ile ilgili birçok çalışma yapılmış, birçok farklı yöntem denenmiş olmasına rağmen doğum ağrısının halen gebeler tarafından yönetilemediği belirlenmiştir. Hissedilen ağrı, stres yanıta neden olmakta ve bu maternal değişiklik fetüsü de olumsuz etkilemektedir. Korku, gerilim ve ağrı uterus aktivitesini azaltarak doğum süresini uzatabilmektedir. Bu durum hem gebeleri hem de bakım verenleri ağrı yönetimi konusunda farklı arayışlara yönlendirmiştir.[2,4,6,8,13,14]
Doğum ağrısının giderilmesi uzun yıllar araştırmacıların merak konusu olmuş, bunun için pek çok farmakolojik ve farmakolojik olmayan yöntemler geliştirilmiştir. Doğumdaki ağrıyı gidermede kullanılan yöntemlerin amacı, anneye ve bebeğe herhangi bir etkide bulunmadan doğrudan doğum ağrısını azaltmak ya da düzenlemektir. Farmakolojik yöntemler, çeşitli analjezi ve anestezik maddelerin farklı yollarla kullanılması esasına dayanır. Son yıllarda bu yöntemin pahalı olması ve potansiyel yan etkilerinin bulunması nedeni ile farmakolojik olmayan yöntemler alternatif olarak gelişmeye başlamıştır. Bu yöntemler ekonomik olmasının yanı sıra kullanımının kolay olması ve yan etkilerinin daha az olması nedeniyle tercih edilmektedir. Ayrıca, yöntemi kullanan gebeler kontrolün kendilerinde olduğunu hissettikleri için daha fazla memnuniyet ifade etmektedirler.[1–7,9,11]
Ağrı kontrolünde kullanılan farmakolojik olmayan yöntemler, sadece ağrının fiziksel etkilerini azaltmak için değil, aynı zamanda gebenin psikoemosyonel durumunu ve manevi yönünü artırmak için de çeşitli teknikler içermektedir. En sık kullanılan yöntemler, masaj, terapötik dokunma, sakruma bası uygulama, sıcak ve soğuk uygulamalar, hidroterapi, efloraj, dikkat odaklama, dikkat dağıtma, geribildirimle gevşeme, solunum teknikleri, hipnoz, müzik, su terapileri/suda doğum, deri altı elektrik sinir uyarımı (transcutaneous electrical nerve stimulation, TENS), hayal etme, yoga, biyolojik geri bildirim (biofeedback), aromaterapi, fitoterapi, doğum öncesi eğitim, akupresur (Shiatsu), akupunktur, sofroloji (yogaya dayalı gevşeme tekniği) hareket ve pozisyon değişiklikleridir. Doğum ağrısının azaltılmasında kullanılan bu nonfarmakolojik yöntemler ebelik/hemşirelik uygulamalarının bir parçasıdır ve doğum eyleminde güvenle kullanılabilmektedir. Bu nedenle sağlık profesyonelleri algılanan doğum ağrısını azaltmak, doğumun ilerlemesini ve annenin kendine olan güvenini arttırmak için bu yöntemlerin kullanılması konusunda rehberlik etmelidir.[14–16]
Doğum ağrısının yönetimi doğum eyleminin sorunsuz bir şekilde tamamlanmasına, anne bebek ilişkisinin bir an önce başlamasına ve annenin süreçten mutluluk duymasına katkıda bulunacaktır. Sağlık çalışanlarının okul hayatı döneminde başlamak üzere konu ile ilgili bilgilendirilmeleri bu yöntemlerin daha aktif kullanımını sağlayacaktır. Doğum ağrısının kontrolü ve nonfarmakolojik yöntemlerin daha fazla doğum sürecinde kullanılabilmesi için konu ile ilgili detaylı çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.
Bu araştırma sonuçlarının öğrenci ebelerin doğum ağrısına yönelik non-farmakolojik yöntemler hakkında bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesine ve farkındalıklarının arttırılmasına anlamlı katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Bu çalışmada aşağıdaki sorular araştırma problemini oluşturmuştur:
- Ebelik öğrencilerinin doğum ağrısının yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi düzeyleri nedir?
- Ebelik öğrencilerinin doğum ağrısının yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin tutum ve davranışları nelerdir?
- Ebelik öğrencilerinin doğum ağrısının yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi düzeyleri, tutumları ve davranışları ile okunulan sınıflar arasında fark var mıdır?
Yöntem
Çalışma tanımlayıcı nitelikte bir araştırmadır ve İstanbul ilinde bir vakıf üniversitesi sağlık bilimleri fakültesi ebelik bölümünde okumakta olan öğrencilerin doğum ağrısının yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi, tutum, davranışlarının değerlendirilmesi amacıyla gerçekleştirildi.
Araştırmanın evrenini ebelik bölümünde 1., 2., 3. ve 4. sınıfta öğrenimlerine devam etmekte olan öğrenciler oluşturdu. Örneklemi ise ilgili bölümde 2., 3., 4. sınıflarda okuyan ve örnekleme alınma kriterlerini karşılayan öğrenci ebeler oluşturdu. Araştırma örneklemine dahil edilme kriterleri; Ebelik bölümünün 2., 3. ve 4. sınıfında okuyor olmak, temel ilke ve uygulamalar dersini almış olmak, klinik uygulamaya çıkmış olmak, araştırmaya katılma konusunda istekli olmak olarak belirlendi. Bu kapsamda 15.11.2017 – 30.11.2017 tarihleri arasında, 25’i 2. sınıfta, 16’sı 3. sınıfta ve 19’u 4. sınıfta öğrenimlerine devam etmekte olan 60 ebelik öğrencisi örneklemi oluşturdu.
Çalışmaya başlamadan önce İstanbul Bilim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Etik Kurulundan onay alındı. Uygulama için kurum izni alındı. Araştırmaya katılmaya gönüllü olan öğrencilere araştırmanın amacı, değerlendirme sonunda elde edilen verilerin gizli kalacağı ve istedikleri zaman araştırmadan çekilebilecekleri açıklanarak bilgilendirilmiş gönüllü olurları alındı.
Veriler 15.11.2017 – 30.11.2017 tarihleri arasında, araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemiyle toplandı. Her bir görüşme yaklaşık olarak 15–20 dakika sürdü. Veriler ‘Öğrenci Bilgi Formu ve Doğum Ağrısı Yönetiminde Kullanılan Nonfarmakolojik Yöntemlere İlişkin Değerlendirme Formu’ aracılığıyla elde edildi.
Veri toplama araçları
- Öğrenci Bilgi Formu: Bu form öğrencilerin sosyo-demografik özellikleri, çalışma durumu ve doğum ağrısı yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi alma durumunu belirlemeye yönelik sorular içermektedir (Tablo 1).
- Doğum Ağrısı Yönetiminde Kullanılan Nonfarmakolojik Yöntemlere İlişkin Değerlendirme Formu: Araştırmacılar tarafından konu ile ilgili kaynaklardan yararlanılarak hazırlandı. Bu form tutum ve davranışları belirlemeye yönelik sorular içermektedir. Form ‘Evet-Hayır’ şeklinde cevaplanan A bölümü ve ‘Doğru-Yanlış’ şeklinde cevaplanan B bölümünden oluşmaktadır (Tablo 1).
Ankette doğru cevaplanan her bir ifadeye 1 puan, yanlış cevaplanan her ifadeye ise 0 puan verildi. Ankette A bölümünün 5, 8, 9, 10, 12, 13, 14, 15, 17, 18, 19. ifadelerine ‘Evet’ cevabı, 6, 7, 11, 16. ifadelerine ‘Hayır’ cevabı verildi ise, B bölümünün 1, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 16. ifadelerine ‘Doğru’ cevabı, 3, 15, 17. ifadelerine ‘Yanlış’ cevabı verildi ise, cevap doğru olarak kabul edildi (Tablo 1).
Doğum Ağrısı Yönetiminde Kullanılan Nonfarmakolojik Yöntemlere İlişkin Değerlendirme Formu’nda minimum puan 0, maksimum puan ise 31’dir. Anket puanının artması bilgi düzeyinin arttığı şeklinde yorumlandı.
İstatistiksel analiz
Elde edilen veriler SPSS 22 (Statistical Program for Social Sciences; IBM, Chicago, IL, ABD) paket programı kullanılarak analiz edildi. Veriler frekans dağılımı, aritmetik ortalama, standart sapma, Kruskal-Wallis, Mann-Whitney U gibi istatistiksel testler kullanılarak çözümlendi.
Bulgular
Öğrencilerin %18.3'ü 18–19, %35'i 20–21, %30'u 22–23, %16.7’si ise 24 ve üzeri yaş grubunda olup %41.7’si 2. sınıfta, %26.7’si 3. sınıfta, %31.7’si ise 4. sınıfta eğitim görmektedir. Grubun %83.3’ü çekirdek aile olup, yalnızca %5’i çalışmakta, %98.3 ücretli eğitim görmektedir. Ayrıca %96.7’si düz lise, %3.3’ü ise sağlık meslek lisesi mezunudur (Tablo 2).
Öğrenci ebelerin %63.3’ü daha önce doğum ağrısı yönetimine ilişkin bilgi almıştı. Buna göre, öğrencilerin %56.7’sinin şu an okuduğu okuldan, %3.3’ünün internetten, %3.3’ünün ise çalıştığı hastaneden doğum ağrısı yönetimine ilişkin bilgi aldığı, %70’inin doğum ağrısında kullanılan nonfarmakolojik yöntemler hakkında bilgisi olduğu, %3.3’ünün mezun olduğu okuldan, %63.3’ünün şu an okuduğu okuldan, %1.7’sinin kongre, seminer gibi bilimsel faaliyetlerden, %41.7’sinin hastaneden, %1.7’sinin bir hekimden, %43.3’ünün bir ebeden, %13.3’ünün bir hemşireden, %5’inin kitap ve dergilerden, %35’inin bilimsel yayınlardan, %41.7’sinin internet ve sosyal ağlardan doğum ağrısında kullanılan nonfarmakolojik yöntemler hakkında bilgi aldığı saptandı.
Öğrenci ebelerin bildiği doğum ağrısında kullanılan nonfarmakolojik yöntemler incelendiğinde, grup sırasıyla en çok masaj, hareket ve pozisyon değişikliği ve terapötik dokunma yöntemlerini bildiğini, en az ise aromaterapi, sofroloji, akupresur ve fitoterapi yöntemlerini bildiği ifade etti. %43.3’ünün ise bildiği bu yöntemleri daha önce bir gebeye uyguladığı belirlendi. Buna göre öğrencilerin en çok uyguladığı yöntemler sırasıyla hareket ve pozisyon değişiklikleri, masaj ve dikkat odaklama olarak saptandı (Tablo 3).
Öğrenci ebelerin, doğum ağrısı yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi düzeyi değerlendirme formu Tutum boyutuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde, grubun tamamının “Nonfarmakolojik yöntemlerin uygulanması gebenin sağlık çalışanına güvenini artırır” maddesine doğru yanıt verdikleri belirlendi. Bu maddeyi sırasıyla “Doğumun evrelerine göre uygun nonfarmakolojik yöntemler gebenin onayı ile uygulanmalıdır” ve “Doğum ağrısında kullanılan nonfarmakolojik yöntemler gebenin rahatlamasını sağlar” maddelerinin izlediği tespit edildi. Buna karşılık en çok hatalı yanıt verdikleri madde “Doğum ağrısında kullanılan yöntemin kayıt altına alınmasına gerek yoktur” maddesi olarak bulundu. Öğrencilerin en çok hatalı yanıt verdikleri diğer maddeler ise sırasıyla “Doğum ağrısının fizyolojisi hakkında eğitim aldım” ve “Doğum ağrısı yönetimine ilişkin ağrı teorileri hakkında bilgim var” maddeleri olarak bulundu (Tablo 4).
Araştırmaya katılan öğrenci ebelerin, doğum ağrısı yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi düzeyi değerlendirme formu Davranış boyutuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde, öğrencilerin en çok “Bu konu ekip işidir. Uygulama yapmadan önce eğitim almak gerekmektedir”, “Nonfarmakolojik yöntem konusunda doğum yapacak gebeye ve ailesine öncesinde bilgi veririm” ve “Doğum salonlarında bu uygulamalar yer almıyor, gerek duymuyorum” maddelerine doğru yanıt verdikleri belirlendi. Buna karşılık en çok hatalı yanıt verdikleri madde “Yapılan her uygulamayı kayıt altına alır, diğer ekip üyeleri ile sonuçları paylaşırım” maddesi olarak bulunurken, bu maddeyi sırasıyla “Yöntem uygulayabilecek fırsatım olduğunda kendi kendime uygulamayı başlatırım” ve “Yöntemleri uygulayabilecek yeterli bilgiye sahip olmadığımı düşünüyorum” maddelerinin izlediği saptandı (Tablo 5).
Öğrenci ebelerin doğum ağrısı yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi düzeyi değerlendirme formu; Tutum alt boyutu puanlarının 10 ile 19 arasında değiştiği ve puan ortalamasının 13.35±1.999 olduğu, Davranış alt boyutu puanlarının ise 0 ile 17 arasında değiştiği ve puan ortalamasının 13.00±1.426 olduğu tespit edildi (Tablo 6).
Araştırmaya katılan öğrenci ebelerin önemli sosyo-demografik ve doğum ağrısı yönetimine ilişkin özellikleri, doğum ağrısı yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgi düzeyi değerlendirme formu puanlarına göre karşılaştırıldı.
Buna göre, 18–19, 22–23 ve 24 yaş ve üzeri öğrenci ebelerin Davranış alt boyutu puanlarının (sırasıyla 13.45±0.688; 13.22±1.263 ve 13.40±0.699), 20–21 yaş grubundaki öğrenci ebelerin puanlarına (12.19±2.015) göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.05) (Tablo 7).
2. sınıfta öğrenim gören öğrenci ebelerin Tutum alt boyutu puanları (14.24±2.368), 4. sınıfta öğrenim gören öğrencilerin puanlarına (12.47±1.124) göre (p<0.05) (Tablo 8), daha önce doğum ağrısı yönetimine ilişkin bilgi almayan öğrenci ebelerin Tutum alt boyutu puanlarının (14.36±2.441), daha önce doğum ağrısı yönetimine ilişkin bilgi alan öğrencilerin puanlarına (12.76±1.422) göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p<0.05) (Tablo 9).
Doğum ağrısında kullanılan nonfarmakolojik yöntemler hakkında bilgisi olmayan öğrenci ebelerin Tutum alt boyutu puanları (14.61±2.279) ile bildiği yöntemleri bir gebeye uygulamayan öğrenci ebelerin Tutum alt boyutu puanları (14.21±2.103) istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.05) (Tablo 10).
Tartışma
Araştırmada ebelik öğrencilerinin (%63.3) doğum ağrısının yönetimine ilişkin bilgisinin olduğu ve bu bilgiyi (%56.7) şu an okumakta olduğu okuldan aldığı belirlendi. Yine öğrencilerin %43.3’ü nonfarmakolojik yöntemler hakkında bilgisinin olduğunu ve bu yöntemlerden en az bir tanesini en az bir gebeye uyguladığını bildirdi. Öğrencilerin kullandığı yöntemler sırası ile en fazla masaj, müzik dinleme, dikkat dağıtma ve hayal etme olduğu belirlendi. Aydın, Turan ve Malkoç[16] tarafından yapılan bir çalışmada; öğrencilerin (%86.1) nonfarmakolojik yöntemler hakkında bilgi sahibi olduğu ve bu bilgiyi üniversite öğreniminden aldığı, bilgi sahibi oldukları yöntemlerin sırasıyla solunum teknikleri, sıcak uygulama, soğuk uygulama ve refleksoloji yöntemlerinin olduğu saptanmıştır.
Farklı bir örneklem grubu ile yapılan bir çalışmada öğrenci hemşirelerin; ağrının doğası ve bireyin ağrısını giderme yöntemleri konusunda eğitim aldığı, %92.6’sının ağrıyı gidermede farmakolojik ve farmakolojik olmayan yöntemlerin bir arada kullanılması gerektiğini düşündüğü ve kullanılan bu yöntemlerin sırasıyla dikkati başka yöne çekme, masaj uygulama, müzik dinleme ve hayal kurma olduğu belirtilmiştir.[17] Araştırmamıza katılan ebelik öğrencileri ile Özveren ve Uçar’ın[17] çalışmasında yer alan hemşirelik öğrencileri nonfarmakolojik yöntem uygulamaları açısından karşılaştırıldığında; hemşirelik öğrencilerinin %6.5’i nonfarmakolojik yöntemleri uygulayabildiğini belirtirken, ebelik öğrencilerinde bu oranın %43.3 olması, doğum ağrısı ile baş etmede ve doğum ağrısının azaltılmasında ebelik öğrencilerinin mesleğin doğası gereği daha etkin olduğunu desteklemektedir.
Doğum eylemi süresince verilen profesyonel destek, kadının kontrol duygusu ve doğum ağrısı ile baş etme gücünü geliştirmekle birlikte, olumsuz deneyim yaşamasını da önlemektedir. Doğum süresince uygulanan nonfarmakolojik yöntemler, doğum yapan kadına aktif yardım etme, duygusal gereksinimlerini ve isteklerini karşılama, rahatlığını sağlama, doğum sonuçlarını geliştirme, benlik saygısını arttırma, olumlu doğum deneyimi edinmesini sağlama ve annelik rolüne geçişini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Böylece gebenin onayı alınarak uygulanan nonfarmakolojik yöntemler; gebenin rahatlamasını, kişinin eyleme katılmasını ve sürecin olumlu bir şekilde tamamlanmasını sağlamaktadır.[18] Bu araştırmada ise öğrenci ebelerin tamamının nonfarmakolojik yöntemlerin uygulanmasının gebenin sağlık çalışanına güvenini artırdığını ifade ettiği, %98.6’sının ‘doğumun evrelerine göre uygun nonfarmakolojik yöntemler gebenin onayı ile uygulanmalıdır’ dediği, %96.7’sinin ‘doğum ağrısında kullanılan nonfarmakolojik yöntemler gebenin rahatlamasını sağlar’ yanıtını verdiği, %95’inin ‘solunum teknikleri 4 düzey solunum uygulatılarak gerçekleşir’ dediği, %93.3 ‘gebeye nonfarmakolojik yöntemler dahilinde eğitim verilmesi kişinin eyleme katılmasını olumlu yönde etkiler’ yanıtını verdiği ve ‘gevşeme yöntemlerinde; biofeedback, hareket/pozisyon değişikliği, hipnoz, akupunktur, akupresur, müzik, sofroloji, haptonomi ve ses çıkarma metotları yer alır’ dediği belirlendi.
Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin genel olarak ağrı kavramı ile ilişkili bilgi düzeyleri iyi olmakla birlikte, doğum ağrısı, değerlendirmesi ve kontrolünde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlerin öğrencilerde beklenen değişimi sağlamadığı dikkat çekmektedir. Aksoy ve ark.’nın[10] yapmış olduğu çalışmada da öğrencilerin; %51.1’inin doğum ağrısı ve yönetimine ilişkin teorik bilgilerinin, %56.9’unun uygulama becerilerinin kısmen yeterli olduğu; doğum eylemine daha aktif katılım için bölümden beklentilerinin aktif öğretim elemanı desteği (%25.9) ve doğumhane staj sayısının artırılması (%28.2), kliniklerden beklentilerinin ise etkin profesyonel iletişim (%44.8) olduğu belirtilmiştir. Bu sonuçlar; ağrı yönetimi ile ilgili konuların müfredatta sınırlı olduğunu ve klinik alanın uygulama açısından yetersiz kaldığını düşündürmektedir.
Araştırmada okul dönemi boyunca alınan eğitimlerin, laboratuvar uygulamalarının ve klinik deneyimlerin öğrencilerin farkındalığını artırdığı saptandı. Aynı şekilde 2. sınıfta öğrenim gören öğrenci ebelerin tutum alt boyutu puanları diğer sınıflara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Elde edilen bu sonuç literatürle tezatlık göstermektedir. Beklenen sonuç, üçüncü ve dördüncü sınıflarda bulunan ebelik öğrencilerinin ikinci sınıf öğrenci ebelere göre doğum eylemi, doğum ağrısı fizyopatolojisi, ağrı kontrolü ve nonfarmakolojik yöntemler konusunda bilgi düzeylerinin daha yüksek olmasıdır. 18–19 yaş grubu ve 2. sınıf öğrencilerindeki bu farklılık ise sınıf içinde sağlık meslek lisesi mezunu olup, çalışan ebelerden kaynaklanmaktadır. Ebelik eğitimi teorik eğitimin ve klinik uygulamanın bütünleşmesini, öğrencilerin gerçek ortamda yaparak ve yaşayarak öğrenmesini sağlamaktadır. Eğitimin hedefi, öğrencilerin psikomotor becerilerini geliştirmek ve teorik bilgilerini teknik becerileri ile bütünleştirerek kalıcı davranış değişiklikleri oluşturmaktır. Yaş ve sınıf arttıkça, alınan teorik bilgiler zenginleştikçe öğrencilerin farkındalık düzeylerinin de yükseldiği görülmektedir. Klinik alanlar öğrencinin rol modellerini gözleme, kendi kendine uygulama yapma, görülen, işitilen, hissedilen ve yapılanlar hakkında düşünmesine olanak sağlar. Eğitim süresinde uygulanan müfredat öğrencilerin yaşına göre bilişsel, davranışsal ve psikomotor beceri düzeyleri düşünülerek oluşturulmuş olup, her sınıf düzeyinde öğrenciden beklenen hedefler buna göre şekillenmiştir.[19]
Daha önce doğum ağrısı yönetimine ilişkin bilgi almayan öğrenci ebelerin Tutum alt boyutu puanları (14.36±2.441), daha önce doğum ağrısı yönetimine ilişkin bilgi alan öğrencilerin puanlarına (12.76±1.422) göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Oysa çalışmamızda öğrencilerin %63.3’ünün (n=38) şu an okuduğu okuldan doğum ağrısının yönetimine dair eğitim aldığı saptandı. Çıkan bu sonuç doğum ağrısının yönetiminde kullanılan yöntemlere ilişkin alınan eğitimlerin tutum ve davranış değişikliği yaratmadığını göstermektedir. Eğitimlerin etkinliğinin artırılması, kalıcı tutum ve davranış değişikliği yaratabilmesi için teorik bilginin yanı sıra uygulamalı eğitimlerin de artırılması gerekmektedir.
Araştırmanın sınırlılıklarından birisi çalışmanın İstanbul ilinde bir vakıf üniversitesine bağlı ebelik bölümünde okuyan 60 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmesidir. Bulgular 2017–2018 eğitim öğretim yılında ulaşılan ebelik öğrencilerine genellenebilir. Örneklemin doğum ağrısı yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin bilgilerinin kendi bildirimleriyle (self-report) elde edilmesi, ayrıca araştırma tasarımın tanımlayıcı tipte olması, klinik alanda öğrencilerin konu ile ilgili uygulamalarının gözlemlenememesi araştırmanın kısıtları arasında yer almaktadır.
Sonuç
Ebelik öğrencilerinin doğum ağrısının yönetiminde kullanılan nonfarmakolojik yöntemlerle ilgili bilgi düzeylerinin artırılmasına gereksinim vardır. Bunun için konu ile ilgili teorik eğitimlerin yanı sıra, görsel öğrenme teknikleri ve simülasyon uygulama yöntemleri de kullanılarak öğrencilerin bilgileri pekiştirilmelidir. Bu amaçla; ebelik müfredat programlarında doğum ağrısında kullanabilecek yöntemlere yer verilmesi, planlı eğitimlerin düzenlenmesi ve bilgilendirmenin tüm eğitim süresine yayılması, ayrıca öğrencilerin aldıkları eğitimleri kullanabilecekleri uygulama alanlarının yaratılması ve bu konuda okul-hastane entegrasyonunun sağlanması önerilmektedir. Ebelik öğrencilerinin nonfarmakolojik yöntemleri uygulayabilmesi için kadının doğası, anatomisi, fizyolojisi ve normal doğum eylemi konularını bilmesi, bu bilgileri tutum ve davranışlarına aktarabilmesi gerekmektedir. Bunun için de sık aralarla tekrarlar yapılmalı, eksiklik hissettikleri konular simülasyonlarla tamamlanmalıdır. Klinik uygulamada nonfarmakolojik yöntemlere ilişkin öğrencinin etkinliğini artıracak modeller geliştirilmeli, uygulanmalı ve sonuçlar değerlendirilmelidir. Doğum odalarında/doğumhanelerde travay takiplerinde doğum fizyolojisi, doğum ağrısı ve yönetimiyle ilgili öğrencilerin klinik ortamda yaşadıkları güçlükleri paylaşabilmeleri için düzenli olarak klinik değerlendirme toplantıları yapılmalıdır. Tüm uygulamalarda anne ve fetüs sağlığı dikkate alınmalı, öğrencilere doğum ağrısı yönetiminde evrelerine göre nonfarmakolojik yöntemleri nasıl kullanabilecekleri öğretilmelidir. 2. sınıf mesleki derslerinden başlamak üzere tüm uygulamalı derslerde nonfarmakolojik yöntemler anlatılmalı, simülasyon uygulamaları ile konu pekiştirilmelidir. Ebelik öğrencilerine mesleki eğitim laboratuvarlarında psikomotor becerileri öğretilirken aynı zamanda problem çözme, karar verme ve öğrendiklerini klinik ortamla ilişkilendirme becerisi kazanmalarını sağlayacak pratikler yaptırılmalıdır. Tüm uygulamalara gebenin ailesinin de dahil edilmesinin önemi eğitim süresince vurgulanmalıdır.