Giriş
20. gebelik haftasından sonra, kan basıncının 140/90 mmHg üzerinde olması ya da gebelik öncesi veya birinci trimester değerlerine göre kan basıncının (sistolik >25 mmHg ve/veya diyastolik >15 mmHg) yüksekliği ile seyreden duruma gestasyonel hipertansiyon (GHT) denir. Gebelikte hipertansiyonun görüldüğü bir başka durum da preeklampsidir. Özellikle şiddetli preeklampside mikro-trombüs oluşumları görülmektedir. Plateletlerin aktive olması ya da kemik iliğinde yeni üretilen plateletler, platelet hacminde artışa neden olmaktadır. Şiddetli preeklampside de mikro-trombüslerin olması platelet yıkımını ve üretimini (turnover) arttırmakta ve bu da ortalama platelet hacminin (OPH) artmasına yol açmaktadır.
Amaç
Gebeliğin önemli komplikasyonlarından biri olan GHT un OPH üzerine etkisinin olup olmadığının araştırması amaçlandı.
Yöntem
2011–2012 tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı Üniversitesi Etlik Zübeyde Hanım Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma hastanesinde doğum yapan GHT tanısı alan gebeler ve normotansif term gebeler çalışmaya dahil edildi. Çalışma grubu, sistolik arteriyel kan basıncı ≥140 -<160 mm Hg ve diastolik arteriyel kan basıncı ≥90 -<110 Hg mm olan ve preeklampsi kriterlerini içermeyen gebelerden oluşturuldu. Tüm gebelerin OPH’leri, doğum eyleminin (intrapartum dönem) başladığı veya doğumun gerçekleştiği zaman diliminde ölçüldü. Çalışma tekil, miad, sağlıklı fetuslara sahip 18–35 yaş aralığında olan, sistemik hastalığı ve gestasyonel diabeti olmayan, gebeliğin indüklediği gestasyonel hipertansiyondan başka komplikasyonları olmayan (çalışma grubu) gebeler ve randomize seçilen sağlıklı gebelerden (kontrol grubu) oluşturuldu. Gebeliği boyunca (vitamin ve ya demir preparatları gibi gebeliği destekleyici ilaçlar dışında) ilaç kullanımı, sigara, alkol veya bağımlılık yapan madde kullanım öyküsü olan gebeler çalışma dışı tutuldu. Datalar, hasta dosyalarından ve bilgisayar kayıtlarından elde edildi.
Bulgular
GHT kriterlerini taşıyan 58 gebeden oluşan çalışma gurubu ve normotansif 90 gebeden oluşan toplam 148 gebe çalışmaya dahil edilmiştir. Her iki grubun ortalama maternal yaşları, vücut kitle indeksleri, yenidoğanların gestasyonel haftaları (son adet tarihine ve ultrason bulgusuna göre) ve doğum şekilleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p<0.05). Ancak, çalışma grubunun ortalama yenidoğan doğum ağırlıklarının kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olduğu bulundu (3094.8±241.7 g ve 3218.8± 443.9 g, p=0.001). Her iki grubun ortalama hemoglobin değerleri, platelet sayıları ve serum kreatinin düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamakla birlikte (p<0.05), GHT ile komplike olan gebeliklerin OPH’lerinin istatistiksel olarak daha yüksek olduğu bulundu (9.9±1.1 ve 9.4±0.9 p=0.006).
Sonuç
GHT’si olan gebelerin OPH’lerinin yüksek olması, trombositlerin aktivasyonun artmasıyla ve dolaşımdaki genç trombositlerin sayısının daha yüksek oranda olması ile açıklanabilir. Bizim çalışmamızda GHT’si olan gebelerle kontrol grubundaki gebelerin gestasyonel haftalarında fark olmamasına rağmen, yenidoğanların doğum ağırlıklarının arasında anlamlı düzeyde fark olduğu görüldü. Buradan yola çıkarak GHT’da aktive olmuş plateletlerin intravasküler olarak mikro-trombüs oluşumuna normal gebelere göre daha fazla neden olabileceğinin tartışılması ve araştırılması gerektiğini düşünmekteyiz. OPH’nin GHT ile komplike olmuş gebeliklerdeki artışın tanımlayıcı bir kriter olup olmayacağının belirlenmesi için geniş popülasyonlar içeren prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler