Amaç
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) DSM-5 kriterlerine göre tekrarlayan ve persiste olan, dürtüler, hayaller, tekrarlayan davranışlar ve obsesyonların yol açtığı mental reaksiyonlar olarak tanımlanır. Gebelik süresince ve sonrasında obsesif-kompulsif bozuklukların tanı ve tedavisi, bu durumun sadece yaşam kalitesini bozduğu için değil, aynı zamanda postpartum dönemde annenin yenidoğana odaklanması ve anne-bebek arasındaki bağlanma üzerine negatif etkileri olduğundan dolayı da oldukça önemlidir. Bu olgu sunumundaki amacımız gebelik öncesi remisyona girmiş ancak gebelik ile beraber tekrar alevlenen ve tekrarlayan intihar girişimleri olan olguyu literature eşliğinde tartışmaktır.
Olgu
26 yaşında üçüncü gebeliği olan hastanın hikayesinde, önceki iki gebeliği sezaryen ile sonlanlandırılmış olup iki sağlıklı çocuğu vardı. Hastaya iki yıl önce OKB tanısı konulmuştu. Farmakolojik tedavi ile semptomlarında gerileme olması ve gebelik isteği olduğundan kullandığı ilaçlarını kesmiş. Gebeliğin ilk üç ayında rahat olduğu herhangi bir yakınmasının olmadığı hastanın öyküsünden öğrenildi. Gebeliğin ilk üç ayından sonra tekrar eden dinsel içerikli olumsuz düşüncelerin olduğunu, saçma olduğunu bildiği halde aklından atamadığını, bu düşüncelere engel olamadığını, bunlardan dolayı duyduğu suçluluk ve cehenneme gideceği korkusundan dolayı sıkıntılarının ve intihar düşüncelerinin arttığını ifade eden hastanın tedavisi psikiyatri kliniği tarafından düzenlendi. Hasta ilk intihar girişimini gebeliğin 15. haftasında, ikinci intihar girişimini 17. haftada ve üçüncü intihar girişimini 21. haftada ilaç içerek gerçekleştirdiği hastane kayıtlarından öğrenildi. Üçüncü intihar girişiminden sonra hasta psikiyatri servisi tarafından yatırılarak serotonin geri alım inhibitörleri ve davranışsal terapiler ile tedavisi düzenlenmiş. Ancak tedavinin 5. gününde psikiyatri servisinde yatarak tedaviyi ret etmesinden dolayı ayaktan tedavisine devam edilmiş. 38. gebelik haftasında devlet hastanesine başvuran hastanın değerlendirilmesinde intrauterin gelişme geriliği ve anhidramnioz tespit edilmesi nedeni ile tarafımıza sevk edildi. Sezaryen doğum ile 2250 g ağırlığında dismorfik görünümde canlı kız bebek doğurtuldu. Bebek fenotip olarak; malnütre görünümde, kaba yüz görünümü, dar alın, seyrek kaşlar, düşük kulak çizgisi, azalmış deri turgoru mevcuttu. Bebeğin yapılan değerlendirmelerinde iç organ anomalisine rastlanmadı. Anne doğumdan sonra bebeği emzirmeyi ve bakımını yapmayı red etti. Dismorfik görünümü nedeni ile yapılan genetik konsültasyonun normal olduğu aileden öğrenildi. Hastanın doğumdan iki ay sonra OKB semptomlarından kurtulmuş olduğu bebeğin bakımını yapabilir şekilde olduğu görüldü.
Sonuç
OKB’li hastalarda intihar riski eşlik eden psikiyatrik hastalık yokluğunda düşük olsa da bu hastalarda intihar girişimlerinin olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Gebelik döneminde OKB’li anne ve bebeğinin sağlığının korunması için psikiyatrist ve obstetrisyenlerin multidispliner olarak bu hastaların takip ve tedavisinde bulunması gerekir.
Anahtar Kelimeler