Amaç
Yüksek riskli gebeliklerde, gebeye öncelikle evde veya hastanede, kesin ya da kısmi yatak istirahatına geçmesi önerilir. Fakat özellikle hastanede yatan gebeler, yatak istirahatına bağlı olarak bazı fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar ve çalışmamız, bu sorunları belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır
Yöntem
Araştırmamızın örneklemini, 16. gebelik haftasını doldurmuş, en az 5 gündür hastanede kısmi yatak istirahatında bulunan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 52 yüksek riskli gebe oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında bir hasta tanılama formu, geçerlik-güvenirlik çalışmaları yapılmış "Antepartum Semptom Kontrol Listesi" ve "Antepartum Hastane Stresörleri Ölçeği" kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Cronbach (a) güvenirlik katsayısı hesaplaması, yüzdelik (%), ortalama (x) ve korelasyon hesaplamaları kullanılmıştır.
Bulgular
Gebeler, hastanede yatmaya bağlı olarak hafif düzeyde mizaç değişikliği, orta düzeyde gerginlik-sinirlilik ve şiddetli düzeyde reflü yaşamışlardır. Antepartum Hastane Stresörleri Ölçeği'ne göre gebelere en çok stres yaşatan konular "Bebeğimin sağlığını düşünme" ve "Hastanede ne kadar kalacağımı düşünme" olmuştur. Yaşanan psikolojik semptomların fiziksel semptomlarla, obstetrik özelliklerle ve yaşla ilişkisi olduğu belirlenmiştir.
Sonuç
Hastanede yatak istirahatında olan yüksek riskli gebeler, bazı fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar. Planlı gebeliklerde hastaneye yatma, kabus görme ve daha duygusal olma durumlarıyla ileri derecede anlamlı ilişki göstermiştir (p<0.001). Yaşayan çocuk sayısı arttıkça gerginlik-sinirlilik ve daha duygusal olma durumlarında artış gözlenmiştir (p<0.05). Perinatoloji hemşirelerinin, hastanede yatan riskli gebelerin yaşaması olası sorunlar hakkında bilgi sahibi olması ve gerekli önlemleri alması, maternal ve fetal sağlığın sürdürülmesi açısından önemlidir.
Anahtar Kelimeler
Yüksek riskli gebelik, yatak istirahatı, hemşirelik
Giriş
Yüksek riskli gebelik, "Annenin, fetüsün veya yenidoğanın yaşamını ve sağlığını tehlikeye sokan, hastalık ve ölüm riskini arttıran, fizyolojik ve psiko-sosyal bir durum" olarak tanımlanmaktadır.1,2 Gebeyi, "Yüksek riskli gebe" grubuna yerleştiren komplikasyonlar çeşitlidir: Plasenta anomalileri, erken zar açılması, preeklampsi, erken doğum tehdidi, sistemik hastalıklar (şeker hastalığı, kansızlık, infeksiyon vb.), Rh uyuşmazlığı, intrauterin büyüme geriliği, servikal yetmezlik ve çoğul gebelikler gibi.1-5 Gebelikte yaşanan riskli durumların çoğunda gebeye öncelikle önerilen, evde veya hastanede yatak istirahatine geçmesidir. Yatak istirahati sıklıkla, 20-36. gebelik haftaları arasındaki riskli gebelere tavsiye edilmektedir. ABD'de her yıl yaklaşık 700.000 yüksek riskli gebeye yatak istirahati önerilmektedir.1,3,6,7 Yatak istirahatinin riskli gebelikler açısından yararı; istirahatin, uterus perfüzyonunu ve fetal dolaşımı düzenlemesi, serviks üzerindeki baskıyı azaltması ve gebeye dinlenme fırsatı yaratması şeklinde gerçekleşmektedir.1,3,8,9 Yatak istirahatine alınan gebeler, bu durumdan yarar görmelerinin yanı sıra, bir takım fizyolojik ve psikososyal yan etkiler de yaşamaktadır. Olumsuz etkilerin derecesi, istirahatin tipine ve süresine göre değişmektedir. Yatak istirahatinin en çok görülen fizyolojik komplikasyonları şunlardır: Sıvı-elektrolit dengesizliği, kalp atım hacminde azalma, nabızda yavaşlama, kas atrofisi, kalsiyum kaybı, glikoz intoleransı, kilo kaybı, pıhtılaşma faktörlerinin artması, reflü, kabızlık, baş ağrısı ve postpartum iyileşmenin gecikmesi.1,3,9 Yatak istirahatine bağlı olarak gebelerde görülen psikososyal sorunlar ise şöyle sıralanmaktadır: Anksiyete, benlik saygısının azalması, kendini suçlama, engellenme, çatışma, aşırı hassasiyet, kriz, belirsizlik duygusu, kontrol kaybı, can sıkıntısı ve fetüs için endişelenme.1,3,4,10-12 Riskli gebelerde görülen psikososyal problemlerin temel nedenleri, hastaneye yatma sebebiyle aileden ayrı kalma, hastane ortamından ve diğer hastalardan rahatsız olma ve ekonomik kaygılar olarak belirlenmiştir. Yatak istirahatinin derecesinin ve hastanede yatış süresinin artması, yaşanan sorunların düzeyini de arttırmaktadır.1,3,4,10,16 Yüksek riskli gebelikler için tavsiye edilen yatak istirahatinin tipi ve süresi ile ilgili bilgiler net değildir.1,16 Maloni ve arkadaşlarının ABD'de ulusal düzeyde yaptığı bir çalışma göstermiştir ki, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekimlerin riskli durumlarda önerdiği yatak istirahatinin tipleri ve süreleri birbirlerinden farklı olmaktadır.7 Yatak istirahati üç değişik şekilde gerçekleştirilmektedir. Tip 1: Hafif yatak istirahati (hafif ev işi, yarım gün çalışma, kısa yürüyüş, gün içinde 2 saat dinlenme), Tip 2: Ilımlı yatak istirahati (çalışmayı bırakma, ev işleri için yardım alma, yürüyüş dahil egzersiz yasağının olması, günün büyük kısmında dinlenme), Tip 3: Kesin yatak istirahati (bütün günü yatakta geçirme, yemeyi yatakta yeme, sadece tuvalet ve duş izni). Türkiye'deki hastanelerde uygulanan yatak istirahati tipleri Tip 2 (kısmi yatak istirahati adıyla bilinmektedir) ve Tip 3 (kesin yatak istirahati adıyla bilinmektedir)'tür.1,3 Sachar ve arkadaşlarının yüksek riskli gebeler için önerdiği yatak istirahati tipleri de "Hafif", "Orta" ve "Ağır" yatak istirahatidir. Araştırmacılar, istirahat sırasında yapılan aktiviteleri puanlamışlar ve bir riskli gebenin yatak istirahatinin hangi puan aralığında olması gerektiğini tespit etmişlerdir.17 Gebeliği ile ilgili risk taşıyan kadının hem kendi sağlığı, hem de bebeğinin sağlığı tehlike altındadır. Pek çok araştırmanın ortaya koyduğu üzere, fiziksel açıdan yüksek riskli gebelerin, psikososyal durumları da risk altındadır ve anksiyetenin artması, gebeliğe ve doğuma ilişkin pek çok komplikasyonun (gebelik kusması, gebelik toksemisi, tekrarlayan düşük, distosi, erken doğum vb.) gelişmesine neden olmaktadır.2,4,513,14 Yatak istirahatındaki riskli gebelerle çalışan hemşirelerin, gebelerin yatak istirahatına bağlı olarak yaşayabilecekleri fiziksel ve psikolojik sorunları bilmesi ve bu sorunları önleyebilecek veya en aza indirecek hemşirelik girişimlerini uygulamaları gerekmektedir. Araştırmamız da bu amaç doğrultusunda, hastanede kısmi yatak istirahati ile yatan yüksek riskli gebelerin, yatak istirahati nedeniyle yaşadıkları psikolojik ve fiziksel sorunların saptanması için tanımlayıcı olarak planlanmıştır.
Yöntem
Araştırmamızın evrenini, Aralık 2003-Nisan 2004 tarihleri arasında, İstanbul ilinde bir SSK Hastanesi'nin Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi'nde yatan yüksek riskli gebeler; örneklemini ise 16. gebelik haftasını doldurmuş, en az 5 gün süreyle hastanede kısmi yatak istirahatinde bulunan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 52 yüksek riskli gebe oluşturmuştur. Çalışmanın yürütüldüğü kliniğe ayda ortalama 15–20 riskli gebelik olgusu kabul edilmektedir. Çalışma süresi içinde servise yatan ve kriterlerimize uyan tüm gebelere ulaşılmıştır. Verilerin toplanmasında, "Hasta Tanılama Formu", "Antepartum Semptom Kontrol Listesi" ve "Antepartum Hastane Stresörleri Ölçeği" kullanılmıştır. Hasta tanılama formu, gebelerin demografik, kadın hastalıkları ve doğuma ilişkin verilerinin toplanmasında kullanılan 16 soruluk bir formdur. Antepartum Semptom Kontrol Listesi, Maloni tarafından 1993'te geliştirilen, yatak istirahati yapan gebelerin yaşadığı fiziksel ve psikolojik semptomları tespit etmekte kullanılan, 46 maddelik likert tipi (dereceleme ölçeği) bir formdur. Maloni'nin çalışmasında Cronbach (a) güvenirlik katsayısı 0.79 (35 vak'a); formu Türkçe'ye çeviren ve geçerlik-güvenirlik çalışması yapan Oskay'ın araştırmasında 0.94 (60 vak'a), bizim çalışmamızda da 0.88 (52 vak'a) olarak saptanmıştır. Antepartum Hastane Stresörleri Ölçeği, White & Richie tarafından 1981'de oluşturulan, daha sonra Maloni tarafından geliştirilen, hastanede yatan yüksek riskli gebelerin stres kaynaklarını tespit etmek amacıyla kullanılan likert tipi (dereceleme ölçeği) bir ölçektir. Ölçeği oluşturan gerilim etkenleri "Ayrılık", "Çevre", "Sağlık durumu", "Sağlık profesyonelleri ile iletişim", "Kendilik imgesi", "Duygusal durum" ve "Aile durumu" olmak üzere 7 alt grupta toplanmıştır. Stres kaynaklarının meydana getirdiği stres, şiddetine göre "Stres yok = 0", "Çok az stresli = 1", "Biraz stresli = 2", "Çok stresli = 3" ve "Çok fazla stresli = 4" şeklinde sınıflandırılmıştır. Eğer gerilim etkeni kişiyle ilişkili değilse kişi, "Bana uygun değil" seçeneğini işaretlemektedir. Ölçeğin Cronbach a değerini White & Richie 0.61–0.93 aralığında, Maloni ve arkadaşları 0.63–0.93 aralığında, ölçeği Türkçe'ye çeviren ve dil geçerliliğini çalışan Oskay ise 0.65–0.83 aralığında bulmuştur. Bizim çalışmamızda da (a) aralığı 0.62–0.87 olarak belirlenmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde Cronbach (a) güvenirlik katsayısı hesaplaması, yüzdelik (%), ortalama (x), standart deviasyon (± SD) ve korelasyon hesaplamaları kullanılmıştır.
Bulgular
Hastanede kısmi yatak istirahati nedeniyle yatan gebelerin demografik ve obstetrik özellikleri incelendiğinde, %30.79'unun 19–23 yaş aralığında olduğu, %92.30'unun her hangi bir işte çalışmadığı, %69.24'ünün ilköğretim mezunu olduğu, %71.16'sının isteyerek gebe kaldığı ve %71.15'inin henüz çocuğunun olmadığı saptanmıştır (Tablo 1). Hastanede yattıkları süre içinde gebelerin en çok eşlerinden destek aldığı (%80.76), en fazla oda arkadaşlarıyla iletişime geçtikleri (%86.53), boş vakitlerinde en çok yaptıkları şeyin oda arkadaşlarıyla sohbet etmek olduğu (%92.30) anlaşılmıştır (Tablo 2). Çalışma sonucunda gebelerin %53.84'ünün yatak istirahatını evde yapmayı tercih edeceği belirlenmiştir (Tablo 3). Gebelerin hastanede yatmaya bağlı olarak en çok yaşadığı psikolojik bulgular hafif düzeyde mizaç değişikliği (%38.46), orta düzeyde gerginlik-sinirlilik (%46.15), şiddetli düzeyde can sıkıntısı (%23.08), orta düzeyde kâbus görme (%28.84) ile orta düzeyde daha duygusal olma (%23.08) olmuştur (Tablo 4). Gebelerin hastanede yatmaya bağlı olarak en çok yaşadığı fiziksel bulgular ise şiddetli düzeyde reflü (%38.46), hafif düzeyde kasık ağrısı (%48.08), orta düzeyde sırt ağrısı (%38.46), hafif düzeyde bacaklarda ağrı (%44.23), orta düzeyde dudaklarda kuruma (%38.46), hafif düzeyde ciltte hassasiyet (%46.15), hafif düzeyde pelvis/kasık bölgesinde ağrı/sızı (%53.85), hafif düzeyde bacaklarda kramp (%46.15), orta düzeyde baş ağrısı (%46.15), orta düzeyde uyandıktan sonra uyuyamama (%38.46), hafif düzeyde gün içinde istek dışı uyuklama (%55.76) ve hafif düzeyde baş dönmesi (%59.61) olmuştur (Tablo 5). Antepartum Hastane Stresörleri Ölçeği'ne göre gebelere en çok gerilim yaşatan konular ise şunlar olmuştur: Bebeğimin sağlığını düşünme (4 üzerinden 3.61 puan), hastanede ne kadar kalacağımı düşünme (3.30 puan), ailemden uzak kalma (3.27 puan), evdeki çocukların bakımı hakkında endişelenme (3.25 puan), durumum hakkında çok az bilgi verilmesi (3.18 puan), doğumu düşünme (3.16 puan), üzüntülü hissetme (3.06 puan) ve sıkıntılı hissetme (3.03 puan) (Tablo 6). Çalışmamız kapsamına alınan yüksek riskli gebelerde yaş ilerledikçe ve gebelik sayısı arttıkça dikkatin azaldığı, yine yaş ilerledikçe gerginlik-sinirlilik halinin arttığı; gebeliği isteyen gebelerin istemeyenlere göre daha gergin, daha duygusal oldukları ve kabuslar gördükleri; yaşayan çocuk sayısı arttıkça gerginliğin ve duygusallığın arttığı belirlenmiştir (Tablo 7). Antepartum Hastane Stresörleri Ölçeği'nin "Ayrılık" alt grubunun gerginlik-sinirlilik ve daha duygusal olma bulguları ile; "Çevre" alt grubunun duyusal değişiklik ve kabus görme bulguları ile; "Sağlık durumu" alt grubunun gerginlik-sinirlilik bulguları ile; "Sağlık profesyonelleri ile iletişim" ve "Kendilik imgesi" alt gruplarının can sıkıntısı bulgusu ile; "Duygusal durum" alt grubunun mizaç değişikliği ve daha duygusal olma bulguları ile ve "Aile durumu" alt grubunun gerginlik-sinirlilik bulguları ile bağıntılı olduğu belirlenmiştir. Araştırmamıza katılan yüksek riskli gebelerin yaşadığı fiziksel bulgular ile psikolojik bulgular arasında anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Reflünün gerginlik ve can sıkıntısı ile; bulantının dikkat azlığı ile; kasık ağrısının gerginlik ve daha duygusal olma ile; pelvis/kasık ağrı/sızısının daha duygusal olma ile; kulak ağrısı, baş ağrısı ve görme sorunlarının dikkat azlığı ile; uyandıktan sonra uyuyamamanın mizaç değişikliği ve kabus görme ile; dinlenmemiş uyanma ve baş dönmesinin dikkat azlığı ve can sıkıntısı ile; gün içinde uyuklamanın gerginlik ile; yorgunluğun dikkat azlığı ve duyusal değişiklikler ile; burun tıkanıklığının da gerginlik ile anlamlı ilişkilerinin olduğu belirlenmiştir (Tablo 9).
Tartışma
Araştırmamızın demografik verilerinin büyük kısmı, Oskay'ın1 kısmi ve kesin yatak istirahatindeki 60 riskli gebe ile gerçekleştirdiği çalışmanın demografik verileriyle paralellik göstermektedir. Araştırmamızın verilerine göre, hastanede yattıkları süre içinde gebelere en çok destek veren kişiler eşler (%80.76) ve anne-babalar (%65.38) olmuştur. Oskay1'ın çalışmasında da gebelere en çok destek olanlar eşler (%91.7), yakın akrabalar (%61.7) ve anne-babalar (%55.0) olmuştur. Gupton, Heaman ve Aschroft11'un yatak istirahatindeki 24 yüksek riskli gebe ile yaptıkları görüşme sonucunda, anne-babaların ve arkadaşların onlara destek olan kişiler olduğu tespit edilmiştir. Maloni, Brezinski-Tomasi ve Johnson12'un hastanede yatan 89 riskli gebe ile yaptığı çalışmada ise, riskli gebeler ve eşleri birlikte ele alınmış ve onlara en çok destek olanların anne-babalar ile yakın akrabalar olduğu belirlenmiştir. Schroeder15'in 12 yüksek riskli gebe ile gerçekleştirdiği çalışmasında, gebelere hastanedeyken destek olan kişilerin anne-babalar ve yakın akrabalar olduğu tespit edilmiştir. Verilerimiz, literatür bilgileri doğrultusundadır. Çalışmamıza katılan gebeler, hastanede yattıkları süre içinde en çok oda arkadaşlarıyla iletişim kurmuşlardır (%86.53). Oskay1'ın çalışmasında da gebeler en çok oda arkadaşlarıyla iletişim kurmuşlardır (%83.3). Çalışmamızdaki gebeler istirahat vakitlerini en çok sohbet ederek geçirmişlerdir (%92.3), kitap okuma oranı oldukça düşüktür (%15.38). Oskay1'ın çalışmasında da gebeler vakitlerini en çok sohbet ederek değerlendirmişlerdir (%85) fakat kitap okuma oranı da oldukça yüksektir (%75.0). Çalışmamızda kitap okuma oranının düşük olmasından, gebelerin çoğunluğunun ilkokul mezunu olmasının sorumlu olabileceği düşünülmüştür. Araştırmamıza katılan gebelerin %53.84'ü yatak istirahatini evde yapmayı tercih edeceklerini belirtmiştir. Oskay1'ın çalışmasında ise, bulgumuza zıt bir şekilde gebelerin %53.3'ü yatak istirahatini hastanede geçirmeyi tercih edeceklerini ifade etmişlerdir. Çalışmamızda, yatak istirahatini evde yapmayı tercih edeceğini belirten gebeler bunu çocuklarıyla ilgilenebilmek, banyo yapabilmek, sıkılmamak ve tedirgin olmamak için istediklerini ifade etmişlerdir. Çalışmamıza katılan gebelerin yatak istirahatine bağlı olarak yaşadığı fiziksel (reflü, kasık/sırt/bacak ağrısı, dudak kuruması, ciltte hassasiyet, baş ağrısı, burun tıkanıklığı, uyku bozuklukları vb.) ve psikolojik (mizaç değişikliği, gerginlik-sinirlilik, can sıkıntısı vb.) bulguların varlığı ve şiddeti, Oskay ve Şahin3'in araştırması ile benzerlik göstermektedir. Araştırmaya katılan 10 yüksek riskli gebeden 9'u psikolojik bulgular içinde en çok "Can sıkıntısı"nı deneyimlediklerini, fiziksel bulgular içinde de 10 gebeden 8'i "Uyku bozukluğu" yaşadıklarını belirtmişlerdir. McGain ve Deatrick,10 21 yüksek riskli gebenin hastanede yatmaya bağlı olarak yaşadıkları psikolojik sıkıntıları araştırdıkları çalışmalarında, gebelerin belirgin şekilde "Anksiyete", "Mizaç değişikliği" ve "Can sıkıntısı" yaşadıklarını tespit etmişlerdir. Gupton, Heaman ve Aschroft11'un riskli gebelerde belirledikleri psikolojik sorunlar şunlar olmuştur: Can sıkıntısı, kontrol kaybı duygusu, mahkûm gibi hissetme, belirsizlik, beklemekten bıkma ve sürekli fetüsün sağlığını düşünme. Schroeder15'in çalışmasında da, hastanede yatak istirahatinde bulunan gebelerin ciddi fiziksel ve psikolojik değişiklikler yaşadığı belirtilmiştir. Araştırmamızda elde ettiğimiz bu veriler, literatür bilgisini destekler doğrultudadır. Araştırmamızda yer alan yüksek riskli gebelere en çok gerilim yaşatan durumlar "Bebeğimin sağlığını düşünme", "Hastanede ne kadar kalacağımı düşünme", "Ailemden uzak kalma", "Evdeki çocukların bakımı hakkında endişelenme", "Durumum hakkında çok az bilgi verilmesi", "Doğumu düşünme" ve "Üzüntülü hissetme" olmuştur. Çalışmamızın Oskay1'ın çalışması ile benzerlik gösteren bulguları "Ailemden uzak kalma", "Durumum hakkında çok az bilgi verilmesi" ve "Üzüntülü hissetme" olmuştur. Gupton, Heaman ve Aschroft11'un yüksek riskli gebelerde tespit ettiği hastane gerilim etkenleri "Sıkıntılı hissetme", "Bebeğimin sağlığını düşünme", "Evdeki çocukların bakımı hakkında endişelenme" ve "Ailemden uzak kalma"dır. Heaman ve Gupton13'un hastanede yatan 24 riskli gebe ile yaptığı çalışma bulguları göstermiştir ki, gebeler açısından en önemli gerilim etkenleri "Ailemden uzak kalma", "Mahremiyetin olmaması" ve "Hastanenin rahatsız edici ortamı"dır. Martin-Arafeh ve arkadaşları14 ve Maloni16'nin belirlediği en önemli gerilim etkeni de "Ailemden uzak kalma"dır. Bulgularımız, literatür bilgisi doğrultusundadır. Araştırmamız verilerine göre, yatak istirahatinde bulunan gebelerde yaş ilerledikçe dikkatini bir yere toplamada güçlük ve gerginlik-sinirlilik durumları artmaktadır (p<0.05). Planlı gebeliklerle gerginlik-sinirlilik hali arasında da anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Yine planlı gebeliklerle kabus görme (p<0.01) ve daha duygusal olma (p<0.0001) durumları arasında bağıntı mevcuttur. Gebelik sayısı arttıkça dikkat sorunları da artmaktadır (p<0.05). Yaşayan çocuk sayısı arttıkça gerginlik-sinirlilik ve daha duygusal olma hali daha yoğun bir şekilde yaşanmaktadır (p<0.05). Bu bulguları destekleyen veri, çalışmamıza katılan gebelerden 1 veya daha fazla çocuğu olanların yatak istirahatını hastane yerine evde geçirmeyi tercih etmeleridir. Çocuğu olan gebeler, şimdiki gebeliklerinin riskleri kadar, evdeki çocuklarını da düşünmekte ve psikolojik açıdan zorlanmaktadırlar. Çalışmamızdaki gebelere gerilim yaşatan durumların, yaşadıkları psikolojik bulgularla anlamlı ilişkileri söz konusudur. En kuvvetli ilişkiler, evden ayrılığın yarattığı stres ile daha duygusal olma bulgusu (p<0.001) ve sağlık durumunun yarattığı stres ile gerginlik-sinirlilik bulgusu arasında tespit edilmiştir (p<0.001). Gebelikte evden ayrı kalmanın ve fetüsün sağlığının tehdit altında olmasının psikolojik zorlanmalar yaratması kolay anlaşılabilir bir durumdur. Gebelerin yaşadığı fiziksel bulgulardan bulantının, dikkat sorunu ile ileri derecede anlamlı ilişkisi tespit edilmiştir (p<0.001). Yaşanan kasık ağrısının ise gerginlik-sinirlilik bulgularıyla anlamlı ilişkisi bulunmuştur (p<0.01). Bu fiziksel ve psikolojik sorunların, riskli gebenin yaşadığı fetüsü kaybetme korkusuyla ilişkili olduğu düşünülmüştür. Çalışmamız kapsamına alınan yüksek riskli gebelerin yaşadığı psikolojik sorunların yaşla, obstetrik özelliklerle ve yaşanan fiziksel sorunlarla ilişkisi olduğu belirlenmiştir. Gebeler, hastanede yatak istirahatinde olmaları sonucunda bazı fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar ve fiziksel sorunların, psikolojik semptomlarla anlamlı ilişkileri bulunmaktadır. Gebelerin yaşları ve obstetrik öyküleri de, yaşanan psikolojik bulguların özelliğini ve düzeyini etkilemektedir. Çalışmalar ortaya koymuştur ki, etkili hemşirelik bakımı yatak istirahatındaki riskli gebelerin fiziksel sorunlarını anlamlı şekilde azaltmaktadır. Oskay,1 psikolojik sorunların giderilmesi için ise uzman kişilerden destek alınması gerektiğini ifade etmiştir. Fakat bizim araştırmamız da, fiziksel sorunlar ile psikolojik sorunlar arasında anlamlı ilişkiler bulunduğunu göstermiştir. Bu durum, fiziksel sorunların giderilmesine yönelik verilen hemşirelik bakımının önemini arttırmaktadır
Sonuç
Hastanede kısmi yatak istirahatı ile yatan yüksek riskli gebelerin, yatak istirahatı nedeniyle yaşadıkları fiziksel ve psikolojik sorunları tespit etmek amacıyla gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda, gebelerin fiziksel bulgularının hafif ve orta düzeyde seyrettiği ve en çok reflü, kasık/sırt/bacak/baş ağrısı, dudak kuruması ve uyku bozuklukları yaşadıkları anlaşılmıştır. Psikolojik sorunları genellikle orta düzeyde olup, en çok can sıkıntısı, gerginlik-sinirlilik, kabus görme ve daha duygusal olma hallerini deneyimledikleri tespit edilmiştir. Gebelerde en fazla gerilim yaratan durumlar "Bebeğimin sağlığını düşünme", "Hastanede ne kadar kalacağımı düşünme" ve "Ailemden uzak kalma" olmuştur. Yaşanan psikolojik bulguların, yaşla, obstetrik özelliklerle ve fiziksel bulgularla ilişkisi olduğu belirlenmiştir. Yatak istirahatına bağlı olarak görülen ve tespit ettiğimiz fiziksel ve psikolojik sorunları, perinatoloji alanında hizmet veren tüm hemşireler bilmeli ve öncü belirtilerine karşı uyanık olmalıdır. Perinatoloji hemşirelerinin riskli gebelikler ve yatak istirahatının yan etkileri konularındaki bilgilerinin sürekli eğitim programları ile desteklenmesi çok önemlidir. Kanıta dayalı bilgiler ve uygulamalar her geçen gün değişmekte ve gelişmektedir. Farklı seçenekleri içeren hemşirelik yaklaşımlarına gereksinim duyulmaktadır. Riskli gebelerin evde izlenmesi, gebeliklerin sağlıklı sonlanmasında önemli bir konudur. Çünkü yatak istirahatlarının önemli bir kısmı da evde geçmektedir. Perinatoloji hemşirelerinin evde bakım işlevleri konusunda yetkin olması, gebelere eğitim ve danışmanlık vermesi yararlı olacaktır. Bu amaç doğrultusunda gebenin evde bakımı ile ilgili izlem işlemlerinin (prosedür) hazırlanması, gebenin ve ailesinin bilgilendirilmesi, telefonla hasta izlemi yöntemlerine yönelik programların düzenlenmesi, önlemlerin erken dönemde planlanması ve uygulanması, yatak istirahatını evde geçiren riskli gebeleri güvenli bir doğuma ve sağlıklı bir yenidoğana kavuşturacak çağdaş hemşirelik bakımının yerine getirilmesi açısından önem kazanmıştır.
Kaynaklar
1. Oskay, Ü.Y. Hastanede yatak istirahatindeki yüksek riskli gebelerde ortaya çıkan sorunların giderilmesinde hemşirenin rolünün belirlenmesi. İ.Ü.S.B.E. Hemşirelik Anabilim Dalı doktora tezi, İstanbul, 2001. (Dan. A. Coşkun).
2. Ergeneli MH, Durukan T. Riskli Gebe İzlemi ve Doğumu. In: Kişnişçi H ve ark. (Ed.). Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. Ankara, Güneş Kitabevi; 1996; p: 319-31.
3. Oskay ÜY, Şahin NH. Hastanede yatak istirahatindeki yüksek riskli gebelerde ortaya çıkan stresörler. Hemşirelik Forumu Dergisi 2003; 6: 33-9.
4. Gilbert ES, Harmon JS. Yüksek Riskli Gebelik ve Doğum El Kitabı. Çev. Ed. L.Taşkın. Ankara, Palme Yayıncılık; 2002; 123-31.
5. Coşkun A. Yüksek riskli gebelerin tanılanmasında hemşirenin sorumlulukları. Hemşirelik Bülteni 1995; 9: 31-9.
6. Maloni JA, Alexander GR, Schluchter MD, Shah DM. Antepartum bed rest: Maternal weight change and infant birth weight. Biol Res Nurs 2004; 5: 177-186.
7. Maloni JA, Cohen AW, Kane JH. Prescription of activity restriction to treat high-risk pregnancies. J Women Health 1998; 7: 351-8.
8. Arısan K. Propedötik Kadın-Doğum. İstanbul, Nobel Tıp Kitapevleri; 1997; 368-9.
9. Maloni JA, Change, B, Zhang C, Cohen AW, Betts D. Physical and psychosocial side effects of antepartum hospital bed-rest. Nurs Res 1993; 42: 197-203.
10. McCain GC, Deatrick JA. The experience of high-risk pregnancy. J Obstet Gynecol Neon Nurs 1994; 23: 421-7.
11. Gupton A, Heaman M, Ashcroft T. Bed rest from the perspective of the high-risk pregnant woman. J Obstet Gynecol Neon Nurs 1997; 26: 423-30.
12. Maloni JA, Brezinski-Tomasi JE, Johnson LA. Antepartum bed rest: effect upon the family. J Obstet Gynecol Neon Nurs 2001; 30: 165-173.
13. Heaman M, Gupton A. Perceptions of bed rest by women with high-risk pregnancies: A comparison between home and hospital. Birth 1998; 25: 252-8.
14. Martin-Arafeh JM, Watson CL, Baird SM. Promoting family-centered care in high risk pregnancy. J Perinat Neonatal Nurs 1999; 13: 27-42.
15. Schroeder CA. Women’s experience of bed rest in high-risk pregnancy. Image J Nurs Sch 1996; 28: 253-8.
16. Maloni JA. Bed-rest and high-risk pregnancy. Differentiating the effects of diagnosis, setting and treatment. Nurs Clin North Am 1996; 31: 313-25.
17. Sachar RK, Verma J, Singh A, Singh WP, Soni RK, Sehgal R. Relationship between maternal rest during pregnancy and birth weight. Indian J Matern Child Health 1991; 2: 43-5.
|
Dosya / Açıklama |
|
Tablo 1. Çalışmaya Katılan Hastaların Demografik ve Obstetrik
Özellikleri. |
|
Tablo 2. Çalışmaya Katılan Hastaların Yatak ıstirahatine ılişkin Özellikleri. |
|
Tablo 3 Hastaların "Yatak ıstirahatini Evde Yapmayı Tercih Eder miydiniz ?" Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı |
|
Tablo 4 Gebelerin Yatak ıstirahatine Bağlı Olarak Yaşadığı Psikolojik Semptomların Dağılımı |
|
Tablo 5 Gebelerin yatak istirahatine bağlı olarak yaşadığı fiziksel bulguların dağılımı |
|
Tablo 5-devamı Gebelerin yatak istirahatine bağlı olarak yaşadığı fiziksel bulguların dağılımı |
|
Tablo 6 Yatak ıstirahatındaki Gebelerin Stres Puanlarının Dağılımları. |
|
Tablo 6-devamı Yatak ıstirahatındaki Gebelerin Stres Puanlarının Dağılımları. |
|
Tablo 7 Gebelerin Yaş ve Obstetrik Özellikleri ile Yaşadıkları Psikolojik Semptomlar Arasındaki Korelasyon. |
|
Tablo 8 Gebelerin Stres Ortalama Puanları ile Yaşadıkları Psikolojik Semptomlar Arasındaki Korelasyon |
|
Tablo 9 Gebelerin Yaşadğı Fiziksel ve Psikolojik Semptomlar Arasındaki Korelasyon. |