Amaç
intrapartum variable deselerasyonlu 85 olgu variable deselerasyonların prognostik önemini değerlendirmek için analiz edildi. Primer akselerasyon kaybı, sekonder aksele-rasyon kaybı, baseline yavaş dönüş, uzamış sekonder akselerasyon, hifazik deselerasyon, deselerasyonda variabilite kaybı, haseline'nın düşük seyretmesi kriterlerden 1 veya daha fazlasını içeren olgular atipik variable deselerasyon grubunu (n=66), klasik variable deselerasyonlu olgularda (n:29) kontrol grubunu oluşturdu.
Yöntem
Atipik variable deselerasyonlu olgular daha düşük umbilikal arter pH değeri ve I. ve 5. dakika Apgar skorları ile birlikte idi (p<0.001).
Bulgular
Atipik variable deselerasyonlu olguların % 74 'ü diğer anormal FHR patıemleri ile birlikte iken klasik variable deselerasyonlu olgularda bu oran % 45 idi (p<0.05). Atipik variable deselerasyonlu olgularda birlikte görülen en sık anormal FHR patterni azalmış kısa dönem variabilite idi.
Sonuç
Aynı deselerasyonda tesbit edilen atipik kriterlerin sayısı artıkça umbilikal arter pH değeri anlamlı olarak azaldı. Variable deselerasyonlu olgularda atipi kriterlerinin bulunması fetal distresinin tanınmasında klinisyene yardımcı olacaktır.
Anahtar Kelimeler
Variable deselerasyon, Apgar skoru, Umbilikal arter pH
Giriş
Antepartum dönemde herşeyin normal olması, intrapartum döneminde sorunsuz geçeceği anlamına gelmemelidir. Kusursuz bir antepartum takip, hatalı bir intrapartum yönetim varlığında tüm önemini yitirir. Bu nedenle obstetrisyenler, intrapartum takipte ayrıntılara dikkat ederek, stress ve distresse karşı kompanzatuar mekanizmalarını kullanan ve distress bulguları gösteren fetusları tanımak zorundadırlar. Kordon kompresyonunun fetal kalp hızı trasesindeki bulgusu variable deselerasyondur (1). İsminden de anlaşılacağı gibi, variable deselerasyonların şekilleri, kontraksiyonlarla ilişkileri ve klinik önemleri değişkenlik gösterir. Sağlıklı bir fetusun strese karşı verdiği normal cevabın yanısıra, ölmekte olan terminal dönemdeki bir bebeğin kalp hızı değişikliklerini de yansıtabilirler (2) . Fetal kalp hızı traseleri içinde yorumlanmaları en güç olanlardır. intermittant sıklıkla ortaya çıkan variable deselerasyonlar, fetus tarafından genellikle iyi tolere edilirler. Tekrarlayın olanlar ise fetusta derin metabolik değişikliklere yol açarak asidoza neden olabilirler. Kordon kompresyonu sırasında fetal PO2, fetusun oksijen rezervinin altına düşerse, kemoreseptör kaynaklı refleksler aracılığı ile klasik variable deselerasyon şekillerinden sapmalar ortaya çıkar. Bu tip patternlere atipik variable deselerasyon adı verilir. Hafif, orta ve ağır şiddetteki variable deselerasyonların her birinde ortaya çıkabilirler. Klasik variable deselerasyonlar, hipoksininde eşlik edebileceği basınç veya vagal stimulus değişikliklerini fetusun kompanse edebildiğini ve fetal hasar riskinin düşük olduğunu göstermesine karşın, atipik patternler, asidoz ve düşük Apgar skorları ile daha fazla korrelasyon gösterirler.
Bu çalışmada variable deselerasyonda ortaya çıkan atipik patternlerin umbilikal arter pH ve Apgar skoları ile ilikisi prospektif olarak araştırıldı.
Yöntem
Bu çalışma 1.1.1993-31.1.1994 tarihleri arasında Zeynep Kamil Hastanesi Doğum Kliniği'nde travaydaki olgularda prospektif olarak yapıldı. Fetal kalp hızı (FHR) traseleri ve uterin kontraksiyonlar otokorrelasyon sistemli eksternal ultrasound transduser ve eksternal tokodinamometre (Hewlett-Peckard-8041-A, HP GMBH, Almanya) ile takip edildi. 32-42 gebelik haftasındaki, vaginal doğuma kontrendikasyonu olmayan vertex gelişi, vaginal muayenede kordon komplikasyonu ekarte edilen, rutin intrapartum FHR monitörizasyon esnasında variable deselerasyonlu 146 olgu çalışma kapsamına alındı. Çalışma kapsamındaki tüm olgulara, maternal oksijen uygulanması, maternal pozisyon değiştirilmesi, oksitosinle doğum indüksiyonunun durdurulması gibi intrauterin resüsitasyon yöntemleri uygulandı. Bu yöntemlerle variable deselerasyonları düzelen 51 olgu çalışmadan çıkarıldı. Variable deselerasyonları devam eden 85 olgunun doğumdan önceki son 30 dakikalık FHR traseleri analize edildi. Variable deselerasyonlarında primer akselerasyon kaybı, sekonder akselerasyon kaybı, yavaş toparlanma, uzamış sekonder akselerasyon, bifazik deselerasyon, deselerasyonda variabilite kaybolması ve baseline düşmesi bulgularından (Şekil 1) bir veya daha fazlası tesbit edilen 66 olgu çalışma grubunu, klasik variable deselerasyonlu 29 olguda kontrol grubunu oluşturdu.
Yenidoğanların umbilikal kordonları ilk nefeslerini almadan iki taraflı klampe edildi ve umbilikal arter kan örnekleri anaerobik koşullarda 1000 ünite/ml konsantrasyonda heparin ile yıkanmış enjektörlere alındı. Örnekler buz içinde saklanarak 30 dakika içinde sonuçların alınması sağlandı. Örneklerin pH değerleri otomatik kan gazı ölçer (Blood gase analyser, ABL-4,Radyometer-Copen-hagen 1990, Denmark) ile ölçüldü. Birinci ve 5. dakika
Apgar skorları, çalışmadan habersiz olan çocuk veya doğum doktorları tarafından standart kriterler kullanılarak belirlendi. Yenidoğanlar hastaneden taburcu olana kadar takip edildiler.
İstatistiksel analiz Ki-Kare, Student'st testi ve korelasyon matrix testleri ile microsta programı (Microsoft USA) kullanılarak kompütürle yapıldı.
Bulgular
Çalışma grubunu oluşturan atipik variable deselerasyonlu (n=66) olgunun ve kontrol grubunu oluşturan klasik variable deselerasyonlu (n=29) olgunun genel özellikleri Tablo l'de özetlendi. Çalışma ve kontrol gruplarının bu değerleri arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsızdı. Çalışma ve kontrol grubunun ortalama yenidoğan ağırlıkları sırası ile 3137.121628.97 (1800-4900) gr, 3368.6±5 65.72 (1600-4600) gr idi. Farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.03).
Çalışma grubunu oluşturan atipik variable deselerasyonlu olguların ortalama deselerasyon süresi (saniye) 79.54±32.50 (30-180), ortalama deselerasyon derinliği (atım/dakika) 46.51 + 18.68 (15-100) idi. Kontrol grubunu oluşturan olguların ortalama deselerasyon süresi (saniye) 57.93±25.65 (30-120), ortalama deselerasyon derinliği (atım/dakika) 40.68116.13 (20-80) idi. Çalışma ve kontrol grubunun deselerasyon süreleri arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.01). Deselerasyonların derinlikleri arasındaki farklılık ise istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05).
Çalışma grubunu oluşturan atipik variable deselerasyonlu olguların 1. dakika Apgar skor ortalaması 5.8112.01 (2-10), 5. dakika Apgar skor ortalaması 7.8311.57 (2-10), umbilikal arter pH değer ortalaması ise 7.2010.08 (6.90-7.35) idi. Kontrol grubunun 1. dakika Apgar skor ortalaması 6.8911.04 (4-9), 5. dakika Apgar skor ortalaması 8.8610.78 (7-10), umbilikal arter pH ortalama değeri 7.2410.04 (7.15-7.32) idi. Çalışma ve kontrol grubunun buÇalışma grubunu oluşturan 66 olgunun 28'inde umbilikal arter pH <7.20 iken, kontrol grubunu oluşturan 29 olgunun 4'ünde umbilikal arter pH<7.20 idi. Farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.006). Çalışma grubundaki 66 olgunun 4l'inde, kontrol grubundaki 29 olgunun 4'ünde 1. dakika Apgar skoru <7 idi. Farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.001). Çalışma grubunda 10 olgunun 5. dakika Apgar skoru <7 iken, kontrol grubunda 5. dakika Apgar skoru <7 olan olgu tesbit edilmedi (p<0.001) (Tablo 3).
Çalışma grubundaki olguları FHR traselerindeki atipik bulgular sayılarına göre sınırlandırıldığında 20 olgunun 3 veya daha fazla, 20 olgunun 2, 26 olgunun 1 atipik bulgu içerdiği tesbit edildi. Üç veya daha fazla atipik bulgu içeren 20 olgunun 1 Tinde, 2 atipik bulgusu olan 20 olgunun 8'inde, 1 atipik bulgusu olan 26 olgunun 9'unda umbilikal arter pH değeri >7.20 idi. Farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0.3693). FHR traselerinde 3 veya daha fazla atipik bulgu içeren olguların 6'sında, 2 atipik bulgu içeren olguların 3'ünde, 1 atipik bulgu içeren olguların l'inde 5. dakika Apgar skoru <7 idi. Farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.04) (Tablo 3). FHR traselerinde 3 veya daha fazla atipik bulgu içeren 20 olgunun umbilikal arter pH değeri çalışma grubunun diğer 46 olgusuna göre anlamlı olarak az bulundu (p=0.046).
Çalışma grubundaki 66 olgunun variable deselerasyonlarında tesbit edilen atipik bulgular sıklık sırası ile sekonder akselerasyon kaybı, primer akselerasyon kaybı, deselerasyonda variabilite kaybı, yavaş toparlanma, bifazik deselerasyon, baseline'nın düşmesi ve uzamış sekonder akselerasyondu. Deselerasyonda variabilite kaybı olan 21 olgunun 13 (% 6l)'inde, baseline düşmesi olan 8 olgunun 4 (% 50)'ünde, yavaş toparlanması olan 17 olgunun 8 (% 47)'inde, bifazik deselerasyonu olan 14 olgunun 6 (% 42)'sında, sekonder akselerasyon kaybı olan 38 olgunun 16 (% 42)'sında, primer akselerasyon kaybı olan 28 olgunun 11 (% 39)'inde, uzamış sekonder akselerasyonu olan 8 olgunun 2 (% 25)'sinde umbilikal arter pH değeri <7.20 idi (Tablo 4).
Deselerasyonda variabilite kaybı olan 21 olgunun 6 (% 28.5)'sında, baseline düşmesi olan 8 olgunun 2 (%25)'sinde, yavaş toparlanması olan 17 olgunun 3 (% 17.5)'ünde, bifazik deselerasyonu olan 14 olgunun 1 (% 7)'inde, sekonder akselerasyon kaybı olan 38 olgunun 6 (% 15.7)'sında, primer akselerasyon kaybı olan 28 olgunun 7 (% 25)'sinde, uzamış akselarsyonu olan 8 olgunun 1 (% 25)'inde 5. dakika Apgar skoru <7 idi.
Atipik variable deselerasyonlu olguların FHR traselerin bütünü gözönüne alındığında 49 (% 74) olguda diğer anormal FHR patternlerinin birlikteliği tesbit edildi. Azalmış variabilite 25 (% 37) olguda, artmış variabilite 6 (% 9) olguda, taşikardi 5 (% 7.5) olguda, bradikardi 5 (% 7.5) olguda, azalmış variabilite ile taşikardi veya bradikardi 8 (% 12.1) olguda atipik variable deselerasyonla birlikte idi. Klasik variable deselerasyonlu 14 (% 44.8) olgunun FHR trasesinde diğer anormal FHR patternleri tesbit edildi. Azalmış variabilite 3 (% 10.3) olguda, artmış variabilite 3 (% 10.3) olguda, taşikardi 2 (% 6.8) olguda, bradikardi 1 (% 3.4) olguda, azalmış variabilite ile taşikardi veya bradikardi 4 (% 13.7) olguda klasik variable deselerasyonla birlikte idi. Çalışma ve kontrol grubundaki olgularda görülen diğer anormal FHR patternlerinin birlikteliği arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsızdı (p=0.55).
Klasik variable deselerasyonlu 29 olgunun 9 (% 31)'unda doğum sezeryanla sonlandırılırken, atipik variable deselerasyonlu 66 olgunun 32 (% 48)'inde doğum sezeryanla sonlandırıldı (X2=2.5, p=0.11). Doğumu vaginal sonlandırılan 20 klasik variable deselerasyonlu olgunun 4 (% 20)'inde vakum ekstraksiyon uygulanırken, doğumu vaginal sonlanan 34 atipik variable deselerasyonlu olgunun 14 (% 41)'ine vakum ekstraksiyon uygulandı (X2 =1.678, p=0.19).
Tartışma
Amniotik sıvı volümü ve variable deselerasyon arasındaki ilişki ilk olarak 1976 yılında hayvan modelinde gösterildi. Prepare ettikleri bir rhesus maymununda amniotomi ve amniotik sıvının drenajı sonucunda variable deselerasyon ortaya çıkmış ve iritrauterin sıvı volümünün restorasyonu ile variable deselerasyonlar kaybolmuştur . Kordon kompresyonunun başlangıç evresinde ilk önce, duvarları daha zayıf olan umbilikal vendeki akım azalır. Fetal kalbe gelen kan miktarı azaldığı için kardiak output düşer ve oluşan hipotansiyon sonucu baroreseptör refleks mekanizma ile taşikardi ortaya çıkar. Kompresyon ilerledikçe umbilikal arterdeki akımda azalır ve fetusta hipertansiyon gelişir. Hipertansiyona karşı cevap refleks bradikardidir. Kompresyon sonlanırken önce fetal hipertansiyon ortadan kalkar ve umbilikal vendeki akım normale dönene kadar taşikardi oluşur. Bu olaylar dizisi fetal kalp hızı trasesinde, primer akselerasyon, deselerasyon ve sekonder akselerasyon ile karakterize klasik variable deselerasyon olarak karşımıza çıkar. Klasik variable deselerasyonlar dereceleri ne olursa olsun fetusun kordon kompresyonunu kompanse edebildiğini ve asidozun sözkonusu olmadığını gösterir. Strese karşı kullanılan kompansatuar mekanizmaların etkinliği stimulusun süresine, derecesine ve fetusun bazal rezervine bağlıdır. Dekompanze olmaya başlayan bir fetusta bazal kalp atım hızı değişiklikleri belirir ve variable deselerasyonlar klasik şekillerinden saparlar ve atipik variable deselerasyonlar ortaya çıkarlar. Klasik variable deselerasyonlar aksine, atipik variable deselerasyonlarda düşük Apgar skorları ve asidoz riski daha fazladır (2).
Kubli ve arkadaşları variable deselerasyonlu olgularda fetal sonucun deselerasyonun derinlik ve süresine bağlı olduğunu göstermişlerdir. Bu çalışmada fetal asidoz, fetal kalp hızının 70 dakika/atım'dan daha fazla azaldığı ve 60 saniyeden uzun sürdüğü olgularda gösterildi (4). Bizim çalışmamızda atipi kriterleri gözönüne alınmadan variable deselerasyonların derinliği ve süresi ile umbilikal arter pH değeri arasında ilişki tesbit edilmedi.
Bu bulgularımız Krebs, Cibil's ve Caldeyro-Barcia ve arkadaş larının çalışmaları ile uyumludur (3,5,6). Çalışmamızda atipik kriterleri içeren variable deselerasyonların süre ve derinliklerine bağlı olmaksızın daha düşük Apgar skorları ve umbilikal arter pH değerleri ile birlikte olduğu bulundu. Variable deselerasyon larda Krebs ve arkadaşlarının tarif ettiği 7 atipi kriterinden 1 veya daha fazlası bulunan 66 olgu muzun % 42 (28)'inde umbilikal arter pH değeri <7.20 iken atipik kriterleri bulunmayan variable deselerasyonlu 29 olgumuzun % 13.7 (4)'ünde umbilikal arter pH değeri <7.20 idi. Atipik variable deselerasyonlu olguların % 62 (41)'inde klasik vari able deselerasyonlu olgularımızın % 13.7 (4)'ünde 1. dakika Apgar skoru <7 idi. Atipik variable desele rasyonlu olgularımızın % 15 (lO)'inde 5. dakika Ap gar skoru <7 iken, klasik variable deselerasyonlu olgularımızda 5. dakika Apgar skoru <7 olan olgu muz yoktu. Bu bulgularımız Krebs ve Young'un çalışmaları ile uyumludur (3,7). Klasik variable deselerasyonlar hipoksinin de eşlik edebileceği basınç ve vagal stimulus değişikliklerini fetusun kompanse edebildiğini ve fetal hasarın düşük olduğunu göstermesine karşın, atipik kriterleri içeren variale deselerasyonlar asidoz ve düşük Apgar skorları ile daha fazla korelasyon gösterir. Atipi kriterlerinin variable deselerasyonların süre ve derinliğine göre daha iyi neonatal sonucu belirledikleri çalışmamızda tesbit edildi. Çalışmamızda atipik variable deselerasyonların ortalama süreleri klasik variable deselerasyonlara göre daha uzun bulunurken, derinlikleri arasında ise anlamlı farklılık bulunmadı. Variable deselerasyonun süresinin birlikte olduğu uterin kontraksiyon eğrisinden uzun sürmesi hipoksemi düzeyinin fetusun oksijen rezervini aştığını ve doku hipoksisi oluştuğunun göstergesi olarak yorumlanabilir. Çalışmamızda deselerasyon süre ve derinliği ile neonatal sonuç arasında istatistiksel anlamlı ilişki tesbit edilmemesine rağmen, daha düşük umbilikal arter pH değerleri ile birlikte olan atipik variable deselerasyonlu olgularımızda deselerasyonların sürelerinin klasik variable deselerasyonlu olgulara göre daha uzun olması, deselerasyon sürelerinin dikkate alınması gerektiğini düşündürdü. Deselerasyon derinliği için aynı yorumu yapmak çalışma sonuçlarımızla mümkün değildi.
Atipik kriterler incelendiğinde 38 olguda tesbit edilen sekonder akselerasyon kaybının en sık rastlanan atipi kriteri olduğu bulundu. Sekonder akselerasyon kaybı olan olgularımızın 16 (% 42)'sında umbilikal arter pH <7.20 ve 8 (% 15.7)'inde 5. dakika Apgar skoru <7 bulundu. 28 olgumuzda tesbit edilen primer akselerasyon kaybı en sık rastlanan ikinci atipi kriteri idi. Primer akselerasyon kaybı olan 28 olgunun 11 (% 39)'unda umbilikal arter pH <7.20 ve 7 (% 25)'inde 5. dakika Apgar skoru <7 idi. Bu bulgularımız Krebs ve arkadaşlarının sonuçları ile uyumludur ve bu iki atipi kriterinin düşük Apgar skorlarını ve umblikal arter pH değerlerini belirlemekteki önemi az olarak bulundu. Deselerasyonda variabilite kaybı olan 21 olgunun 13 (% 61)'ünde umbilikal arter pH <7.20 ve 6 (% 28.5) olguda 5. dakika Apgar skoru <7 idi. Çalışmamızda deselerasyonda variabilite kaybı, düşük Apgar skorlarının ve Umbilikal arter pH değerinin en iyi belirleyicisi olarak bulundu. Krebs, O'Gureck deselerasyonda variabilite kaybını çalışmamız sonuçları ile uyumlu olarak en kötü neonatal prognoz gösteren atipi kriteri olarak bildirmişlerdir (3,8). Atipik variable deselerasyonlu olguların 49 (% 74)'unda diğer anormal FHR patternleri ile birlikte iken bu oran klasik variable deselerasyonlu olgularda 13 (% 45) idi (p<0.05).
Atipik variable deselerasyonlu olgularda en sık birlikte görülen normal FHR patterni azalmış variabilite idi. Normal bir kısa dönem variabilitenin bulunması serebral korteks, orta beyin, vagus ve kardiak ileti sistemi arasındaki ilişkinin ve dolaşım sistemi reflekslerinin normal olduğunu gösterir(9). Bu durumda fetal homeostasisin en önemli göstergesidir. Kısa dönem variabilite kaybolmamış ise geç deselerasyonlarda bile fetus asidozda olmayabilir. Beard ve arkadaşları variable deselerasyonların normal kalp atım hızı FHR patterni ile birlikte olduğu zaman fetal asidoz insidansını az bulmuşlardır(10). Aksine variable deselerasyonlara eşlik eden azalmış FHR variabilite ve bazal kalp atım hızındaki artış fetal asidoz ve düşük Apgar skor insidansını arttırmaktadır. Çalışmamızda umbilikal arter pH <7.20 olan atipik variable deselerasyonlu 28 olgunun 23 (% 82)'ünde azalmış kısa dönem variabilite tesbit edildi.
Çalışma grubunun 40 (% 66) olgusunda aynı variable deselerasyonda 2 veya daha fazla atipi kriteri birlikte mevcut idi. Bu oran Krebs ve arkadaşlarının çalışmasında % 84 olarak bildirilmektedir. Çalışmamızda aynı deselerasyonda atipi kriterlerinin sayısı artıkça fetal sonucun kötüleştiği tespit edildi.
Sonuç
Variable deselerasyonları yalnızca süreleri ve derinliklerine göre sınıflandırarak fetal sonucu belirlemek yetersiz olmaktadır. Variable deselerasyonların diğer özelliklerinin de irdelenmesi gereklidir. Atipik kriterleri içeren variable deselerasyonlar daha büyük oranla fetal asidozla birliktedirler. Aynı variable deselerasyonda görülen atipik kriterlerin sayısı artıkça fetal asidoz yönünden daha dikkatli olunmalıdır. Atipik variable deselerasyonlara eşlik eden diğer anormal FHR patternleri özellikle azalmış variabilite fetal asidozu daha iyi belirlemektedir.
Kaynaklar
1. Gabbe SG, Ettinger BB, Freeman RK, Martin CB: Umbilical cord compression associated with amniotomy: labaratory observation. Am J Obstet Gynecol 126:353, 1976.
2. Cabaniss ML: Variable decelerations. Fetal Monitoring-Interpretation, JB Lippincott Company, Philadelphia s.231-6, 1993.
3. Krebs HB, Petres RE, Dunn LJ: Intrapartum fetal heart rate monitoring. VIII. Atypical variable decelerations. Am J Obstet Gynecol 145:297, 1983.
4. Kubli FW, Hon EH, Kha/Jn AF, Takemura H: Observations on heat rate and in the human fetus during labor. Am J Obstet Gynecol 104:1190, 1969.
5. Cibils LA: Clinical significance of fetal heart rate patterns during labor. V. Variable decelerations. Am J Obstet Gynecol 132:791, 1978.
6. Caldeyro-Barcia R, Mende/.-Bauer C, Poseiro JJ, Pose SV: Fetal monitoring in labor, in Wallce HM, Gold EM, Lis EF, editors. Maternal and Child Health Practices, Springfield, Illinois Charles C Thomas, Publisher s.332-394, 1973.
7. Young BK, Katz M, Wilson S: Fetal blood and tissue pH with variable deceleration patterns. Obstet Gynecol 56:170, 1980.
8. O'Gureck JE, Roux JF, Newman MR: A practical classifica tion of fetal heart rate patterns. Obstet Gynecol 40:356, 1972.
9. Leveno KJ, Williams ML, DePalma RT: Perinatal outcome in the absence of antepartum fetal heart rate acceleration. Obstet Gynecol 611:347, 1983.
10. Gaziano EP: A study o variable decelerations in association with other heart rate patterns during monitored labor. Am J Obstet Gynecol 135:360, 1979.
11. Beard RW, Filshie GM, Knight CA, Roberts GM: The significance of the changes in the continuous fetal heart rate in the first stge of labor. J Obstet Gynecol Brit Commonw 78:865, 1971.
|
Dosya / Açıklama |
|
Tablo 1 Olguların genel özellikleri |
|
Tablo 2 1. ve5. dk. Apgar skorları ve umbilikal arter pH değerleri |
|
Tablo 3 Düşük Apgar skorlu ve umbilikal arter pH olguların karşılaştırılması |
|
Tablo 4 Atipi kriterlerinin Apgar skorları ve umbilikal arter pH değerleri ile ilişkileri. |
|
Şekil 1 Atipik variabl deselerasyon şekilleri |