Prenatal tanı amacıyla uygulanan invazif girişimler fetal kayıp oranları başta olmak üzere çeşitli komplikasyonlarla karşımıza çıkarlar. İnvazif girişime bağlı fetal kayıp oranları; ekibin deneyimine, indikasyona ve kullanılan göre merkezden merkeze değişim gösterebilmektedir. tnvazif girişim öncesi aileye genetik danışma verilirken merkezin kendi fetal kayıp oranını verebilmesi önemlidir. Bu nedenle prenatal tanı ünitenıizin invazif girişim sonrası fetal kayıp oranlarını çıkartmayı amaçladık.
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D., Perinatoloji Bilim Dalı, prenatal tanı ve tedavi ünitesinde 1988-1994 yılları arasında, prenatal tanı amaçlı 326'si amniyosentez, i i 9'u transabdominal koryon villus biyopsisi ve 389 tanesi fetal kan örneklernesi (36Tsi kordosentez, Tsi hepatosenıez, 14'ü kardiyosentez ve 1 'i koryal plaktan örnekleme) olmak üzere toplam 834 invazif girişim yapıldı. Yapılan 326 amniyosentez sonrasında üç fetal kayıp (% 0.92) gözlendi. Bunlardan biri serimizin ilk olgusu, ikincisi servikal yetmezlik tanısı alan bir gebe idi. Son olgumuz ise amniyoreksiz sonrası oligohidroamniyos gelişen ve ailenin terminasyon talebinde bulunduğu bir hastamızdı.
119 transabdominal koryon villus biyopsisi sonrasında iki olguda fetal kayıp saptandı (% 1.6).
Uygulanan 389 fctal kan örneklemesindeise 11 fetal ölüm tespit edildi (% 2.82). Fetal kayıp saptadığımız ı 1 olgudan dördünde intrauterin gelişme geriliği, ikisinde Rh izoimmunizasyonu ve kalan beş tanesinde konjenital fetal anomali fetal kan örneklernesi indikasyonlannı oluşturmaktaydı.
Anahtar Kelimeler
-