Ara

Bu bölümde sistem içerisindeki makaleler arasında arama yapabilirsiniz.

Dergi Kimliği

Online ISSN
1305-3132

Yayın Dönemi
1993 - 2021

Editor-in-Chief
​Cihat Şen, ​Nicola Volpe

Editors
Daniel Rolnik, Mar Gil, Murat Yayla, Oluş Api

Plasentanın klinik ve histopatolojik incelenme yöntemleri ve önemi

Beyhan Demirhan

Künye

Plasentanın klinik ve histopatolojik incelenme yöntemleri ve önemi. Perinatoloji Dergisi 1993;1(4):246-255

Yazar Bilgileri

Beyhan Demirhan

  1. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Malatya TR
Yayın Geçmişi
Çıkar Çakışması

Çıkar çakışması bulunmadığı belirtilmiştir.

Anahtar Kelimeler

-


PLASENTA
Plasenta genellikte klinisyenlerin ve patologların gereken ilgiyi göstermedikleri bir organdır. Plasentaların çok sayıda olması, bunların çoğunun da belirgin patoloji içermemesi, üstelik bazı plasenta patolojilerinin de perinatal mortalite ve morbidite ile ilişkisinin olmaması gibi nedenler, plasentanın klinisyen ve patolog tarafından yeterince değerlendirilmemesine yol açmıştır. Bu anlamda plasenta nankör bir ogan ilan edilebilir. Ancak "nankör" ilan etmeden önce bazı noktaların aydınlatılması gerekmektedir.
a) Patoloji bölümüne gönderilmesi gereken plasenta lar, tüm plasentaların % 10-15'ini oluşturmaktadır (1). Bu % 10-15'lik grubun seçimi Doğum Hekimi düşmektedir.
b) Gestasyonel patofizyoloji bilgimizdeki eksiklikle rimiz plasenta çalışmalarını kısıtlamaktadır.
c) Her perinatal sorun plasental bir anormallikle ilişkili olmadığı gibi her plasental patoloji perinatal kötü sonla ilişkili değildir (2). Bu durumda plasentanın anotomisini, histolojisini bilmek, ne zaman anormal olduğunu ve hangi patolojilerin perinatal mortalite ve morbidite ile ilişkili olduğunu saptamak patologun sorumluluğudur. Böylelikle "matür plasenta" tanısından daha anlamlı tanılar patoloji raporlarında görülecektir.
Amerikalı Patologlar Birliği 19. Geleneksel Konferanslarını plasentanın incelenmesine ayırmışlardır. Bu konferansta birçok çalışma grubu oluşturulmuştur. Plasentanın incelenme endikasyonlannı belirleyen çalışma grubu önerilerini bir rapor halinde sunmuşlardır. Aşağıda bu raporun hatları verilmektedir (3).
* Plasenta patoloji laboratuarına şu amaçlarla gönderilmektedir.
I-Tanısal ( Hem anne hem de yenidoğan açısından)
II-Prognostik ( sonraki gebeliklerde yol gösterici olarak)
III-Araştırma amaçlı
IV-Kanuni amaçlı
Bu dört amaçla değişik laboratuarlarda doğumların % 1 ile % 100 arasında değişen oranlarda plasenta incelenmektedir. Grubun amacı hem maliyeti hem de patoloji laboratuarına getireceği yükü gözönüne alarak sadece seçme vakaların patoloji laboratuarında incelenmesini sağlamaktır. Bu nedenle şu basamaklar izlenmelidir.

PLASENTANIN GENEL İNCELENMESİ

Doğum anında plasentanın genel incelenmesi yapılmalıdır. Bu inceleme rapor halinde yazılmalıdır. Plasentanın bu genel incelemesi doğumu gerçekleştiren klinisyenin (Kadın Doğumcu, Aile Hekimi, Pratisyen Hekim) sorumluluğudur.

PLASENTANIN PATOLOJİ LABORATUARINA GÖNDERİLMESİ

Klinisyen klinik endikasyon olduğu zaman veya plasentada anormallik gördüğü an plasentayı patoloji laboratuarına göndermelidir. PLASENTANIN SAKLANMASI İleri inceleme için patoloji laboratuarına gönderilmeyen plasentalar buzdolabında 4 derecede 7 gün saklanmalıdır. Yenidoğanda bu süre içinde bir sorun çıktığında, plasentanın sonradan tam incelenmesi gerekebilir. Bazı kliniklerde saklama işlemi için 7 raflı bir buzdolabı kullanılmakta, haftanın günlerine göre plasentalar yerleştirilmektedir.

PLASENTANIN PATOLOG TARAFINDAN GENEL VE MİKROSKOPİK İNCELENME ENDİKASYONLARI

Maternal Koşullar
1) Diabetes mellitus (veya glukoz intoleransı) 2) Hipertansiyon 3) Prematürite (32 hafta veya altında gebelik haftası) 4) Postmatürite (42 haftadan uzun gebelikler) 5) Maternal kötü öykü (önceden bir veya daha fazla düşük, ölü doğum, prematür doğum, neonatal ölüm) 6) Oligohidroamiyos 7) Ateş 8) Enfeksiyon 9) Maternal madde bağımlılığı 10) Tekrarlayan kanamalar (ilk "trimester" da olan ufak kanamaların dışındaki kanamalar) 11) Plasenta Dekolmanı.
Fetal ve Neonatal Koşullar 1) Ölü doğum veya perinatal ölüm 2) Çoğul doğum 3) Konjenital anomaliler 4) Fetal gelişme geriliği 5) Prematürite 6) Hidrops 7) Kalın koyu mekonyum 8) Neonatal yoğun bakım ünitesine alınma 9) Santral sinir sisteminin ciddi depresyonu (5 dakikadaki Apgar skoru 3 veya altı) 10) Konvülziyonlar ve benzeri nörolojik sorunlar 11) Enfeksiyon şüphesi
Bunların dışında plasentanın kendisinde, membranlarında, göbek kordonunda bir anormallik saptandığında, gebeliğe, doğuma, infanta ait bir anormalik şüphesi halinde, plasenta ileri inceleme için patoloji laboratuarına gönderilmelidir.
Yine bu konferansta plasenta inceleme yöntemlerini belirlemek için bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Plasenta, cerrahi patoloji spesmeni olarak, belli bir protokol dahilinde ele alınmalıdır.
Pratikte yeterli bir plasental incelemeyi sağlayacak minimum gereksinimler aşağıda belirtilmektedir (4).

PLASENTA İNCELEME YÖNTEMLERİ

Doğum Odasında
Tüm plasentalar klinisyen tarafından incelenmelidir. İncelemede membranların, maternal yüzün bütünlüğüne, retroplasental hematom varlığına, kordonda hematom ve membranöz damarlarda rüptür olup olmadığına bakılmalıdır. İnspeksiyon bulguları ayrı bir rapor olarak yazılmalıdır.
Göbek kordonunun doğum odasında ölçülmesi önerilmektedir. Doğum sonrası infantta kalan ve kan gazlan için gönderilen kord parçaları nedeniyle patoloji laboratuarına gönderilen göbek kordonu kısalmaktadır. Ayrıca doğum sonrası umblikal damarlardaki düz kasın gevşemesi ile de kordun uzunluğu artmaktadır. Göbek kordonunun tam uzunluğu bu işlemlerden önce ölçümün yapılması ile saptanabilir.
Klinisyen plasentanın patoloji laboratuarına gönderilme endikasyonlarını iyi bilmelidir. Ancak bu endikasyonlar dışında da ileri incelemenin uygun olacağına inandığı plasentaları da laboratuara göndermelidir.
Patoloji bölümünce incelenmesi gereken plasentalar tüm plasentaların ortalama % 10 ile 15'ini oluşturur. Bunlardan başka klinisyen taze plasenta gerektiren bazı işlemleri yapabilir. Klinik endikasyonu olması durumunda, mikroorganizmalar için kültür, sitogenetik çalışmalar için doku örneği almalıdır.

Patoloji Laboratuarına Transfer:
Üzerinde annenin adı, doğum tarihi ve saati belirtilen plasentalar taze veya fikse edilerek laboratuara gönderilmelidir. En uygun fıksatif % 10'luk "neutral buffered formalin" dir. Fiksatif, plasenta hacminin en az 4, ideali 10 katı olmalıdır.

Plasenta ile Birlikte Verilmesi Gerekli-Klinik Bilgi:
Patolojik inceleme için plasenta ile birlikte; yeni doğanın gestasyonel yaşı, plasentanın gönderilme nedeni, yenidoğanın ağırlığı, Apgar skoru, amnisyon sıvısının hacmi hakkında bilgi, klinisyenin patologdan özellikle belirtmesini istediği konu, klinisyenin ve pediatristin adı bir rapor halinde gönderilmelidir.

Taze Plasental Doku Gerektiren Çalışmalar:
Mikroorganizmalar için kültür alınması, sitogenetik çalışmalar, metabolik hastalıkların tanısı taze doku gerektirir. Örnekleme kurumların rutin protokollerine uyularak yapılmalıdır.

Plasentanın Gros İncelenmesi:
Plasenta taze veya fikse olarak incelenebilir.

Göbek Kordonunun İncelenmesi:
Kordun uzunluğu, en büyük ve en küçük çaplar, renk değişiklikleri, kesitindeki damar sayısı, insersiyo yeri belirtilmelidir. Korddaki herhangi bir lezyon belirtilmelidir. Gerçek düğümler, belirgin ödem, sıkı heliksel kıvrılmalar, gibi. Korddan biri plasental taraf, diğeri fetal taraftan olmak üzere iki kesit histolojik inceleme için alınmalıdır. Ayrıca lezyon alanlarından da örnekleme yapılmalıdır. Kordun uzunluğu standartlarla karşılaştırılmalıdır.

Plasenta Dışı Membranların İncelenmesi:
Renk değişiklikleri, hemorajik bölgeler, membranöz damarlar ve normalden sapmalar yönünden membranlar değerlendirilmelidir. Membranların plasental diske anormal yapışmaları (circummarginate, circumvallate insersiyonlar) ve bunların dereceleri (tam veya kısmi) belirtilmelidir (Şekil 1).
Histolojik inceleme için rüptür bölgesinden plasental diske uzanan bir şerit çıkarılıp, rulo halinde sarılmalıdır. Ufak bir periferal plasenta da bu şerite dahil edilebilir. Göbek kordonunun iki kesiti ile membran rulosunu tek kasette takibe almak uygun olacaktır.

Plasental Diskin İncelenmesi:
Plasenta, membranlar ve göbek kordonu ayrıldıktan sonra tartılmalı ve ölçülmelidir. Plasental diskin en büyük ve en küçük çapları alınmalıdır. Kesit yapıldıktan sonra da kalınlık ölçülmelidir. Plasentanın şekli belirtilmelidir.
Fetal yüz renk değişiklikleri ve opasite açılarından kontrol edilmeli, amniyon nodozum gibi fokal lezyonlar not edilmelidir. Koryonik yüz boyunca uzanan damarlar trombus ve kalsifikasyon açısından incelenmelidir. Subkoryonik fibrin birikimine bağlı renk değişimleri belirtilmelidir.
Maternal yüz değerlendirmesinde, yüzeyin bütünlüğü kontrol edilmeli ve hematom veya çökük alanlar belirtilmelidir. Hematom izlenmesi halinde genişliği ölçülmeli, mümkünse tartılmalıdır. Gros izlenen kalsifikasyonlar veya fokal lezyonlar not edilmelidir.
Plasenta 1 cm aralıklarla seri olarak kesilmelidir. Kesitler renk değişiklikleri, fokal lezyonların varlığı açılarından gözden geçirilmelidir. Tek veya az sayıda lezyon varsa tek tek ölçülmeli, yaygın ve çok sayıda lezyon varlığında ise lezyonun plasenta hacminin ne kadarını kapsadığı belirtilmelidir.

Histolojik İnceleme İçin Örnekler Alma:
Plasentanın orta bölümünden fetal yüzden maternal yüze kadar olan ve amniyon ile desiduayı da içeren tam kat kesit alınmalıdır. Fokal bir lezyon yoksa iki ayrı lobülden örneklenme yapılmalı. Lezyon varsa lezyonu gösterecek sayıda kesit alınmalı.
Böylece normal görünümlü bir plasentadan toplam 3 blok hazırlanmaktadır. Birinde iki göbek kordonu kesiti ile membran rulosu, ikisinde ise plasental diskin farklı iki lobülünden hazırlanan tam kat kesitler bulunmalıdır.

Plasent anın Histolojik İncelenmesi:
Plasentanın histolojik kesitlerini incelemek için en uygun boya hematoksilen eozindir. Ayrıca trikrom, PAS, demir, gram boyası, gümüş gibi özel boyalar yanısıra immunohistokimyasal çalışmalar da yapılabilir. Histolojik incelemede kord, membranlar, amniyon, kord, membranlar, amniyon, koryon, villöz yapılar, intervillöz boşluk ve desidua kısaca tariflenmeli ve alışılmadık özellikler tanımlanmalıdır.

Plasental İnceleme Raporu:
Plasental incelemenin patoloji raporu kurumun diğer cerrahi raporlarına uydurulmalıdır. Patoloji raporu, bilinen klinik öykü yanısıra, infantın doğum ağırlığı, gestasyonel yaşı, kadın doğumcu ve pediatristin adları gibi demografik bilgileri içermelidir. Gros tanımlama makroskobik incelemede yapılan tüm gözlemleri içermelidir. Göbek kordonunun uzunluğu, çapı, damar sayısı, membranların özellikleri, plasentanın büyüklüğü ve ağırlığı, izlenen anormallikler belirtilmelidir.
Histolojik incelemenin rapora yazıldığı kurumlarda, villöz kitle, intervillöz alan, desidua, amniyon, koryon, göbek kordonu özlü olarak tariflenmelidir. Patolojik tanı plasenta, membranlar, göbek kordonu hakkında bilgi içermelidir. Gerektiğinde klinisyenin sorularına cevap olmak üzere bir yorum da eklenebilir.

Termdeki Plasentanın Anotomi, Histoloji Ve Ultrastrüktürünün Gözden Geçirilmesi:
Termdeki plasenta ortalama 400-600 gram ağırlığındadır (5). Formalin fiksasyonundan sonra % 10 oranında plasenta ağırlığında artış bildirilmektedir (6). Termdeki plasentanın ortalama boyutları 18x16x2.3 cm'dir.

Göbek Kordonu:
Göbek kordonunun uzunluğu önemlidir. Çok kısa veya çok uzun olması bazı patolojilerle beraber izlenir. Gebelik süresi arttıkça kordun uzunluğu da artar. 20 haftalık gebelikte ortalama 32 cm iken termde 55 cm'dir (5).
Göbek kordonunun tam santral veya periferik yerleşimi az görülür. Kord plasental diske genellikle parasantral olarak girer. Çok azı ise periferde membranlarda sonlanır. Buna velamentöz kord denir (Şekil 2).
Kordun kesitinde iki arter bir ven izlenir. Arter duvarı kalın olup membrana elastika interna veya eksterna içermez. Ancak elastik lifler tüm duvarda düzensiz olarak dağılmıştır. Ven kord içinde düz olarak seyrederken arterler kordun kıvrımlarına paralel kıvrımlar yaparlar. Bu nedenle bazı kesitlerde üç tane arter varmış gibi görülür (7).
Umblikal arterlerden birinin yokluğu dikkatli bir mikroskobik inceleme sonucu rapor edilmelidir. Tek umblikal arter yenidoğanda konjenital anomalilerle beraber olabilir.
Göbek kordonunun dektekleyici stroması proteoglikan yapısında mukoz bağ dokusudur. Wharton jeli olarak adlandırılır. Kordu termde stratifiye olan epitel çevreler. Kordun mikroskobik kesitinde allantois veya omfolomezenterik duktus artıkları izlenebilir. Bunların klinik önemi yoktur (7).

Plasenta:

Plasentanın temel biriminin lobül mü, kotiledon mu olduğu tartışmalıdır. Belki de bu iki terimin beraber kullanılması uygun olacaktır. Umblikal arterden koryonik plağa giren damarlar önce primer stem villuslarla kotiledonlara doğru ilerler. Sonra dallanıp sekonder ve tersiyer stem villusları oluştururlar. Tersiyer stem villuslar bazal plağa doğru inip Rohr fibrinoid tabakasına ulaşıp tekrar yukarı kıvrılırlar. Sonunda da terminal villus veya koryonik villus denilen terminal elemanlara bölünürler.
Plasentada 15-40 arasında kotiledon, 200'e kadar da lobül varlığı bildirilmektedir (8). Bu üniteler septalarla birbirinden ayrılmaktadır. Septalar bazal plağın yukarı doğru olan uzantılarıdır. Koryonik plağa varmadan sonlanırlar. Koryonik plakla septaların ucu arasındaki alana subkoryal göl denir. İntervillöz alan plasentanın çok önemli bir parçasıdır. Maternal kanın dolaştığı alandır. Maternal spiral arterler bu aralığa boşalırlar ve maternal venöz sistemle de kanın drenajı sağlanır. Maternal kanın intervillöz aralığa giriş noktası ve kanın akış yönü tam olarak bilinmemektedir. Bu konuda bilinen maternal kanın anne ile fetus arasındaki oksijen ve metabolit alışverişini sağlamak üzere koryonik villuslar etrafında dolaştığıdır. Bu alanın ve hemodinaminin karmaşıklığı, intervillöz aralıkta oluşan hemoraji, infarktlar ve fibrin depolanması gibi patolojileri cevapsız bırakmaktadır.
Plasentanın tabanında anne ile fetusu ayıran bazal plak bulunur. Bazal plak gri-kırmızı görünümlü ince bir tabakadır. Yüzeyel desidua bazal plağın normal bir bileşenidir.

Koryonik Plak:

Amniyon epiteli tek katlı kübik epiteldir. Fetal yüz mekonyumla bulaşınca kolumnar veya çok katlı olabilir. Amniyon epitelinin döşeyici ve koruyucu özelliklerinin yanısıra, suda eriyen maddelerin transportu gibi fonksiyonel görevinin de olduğu sanılmaktadır. Koryon plağı ile intervillöz alan arasında fıbrinoid tabaka bulunur. Akut inflamasyonun erken evresinde önce bu alanda infiltrasyon izlenir (koryoamniyonitis). İnflamasyon sonra fetal yüze ilerler. Fibrinoid terimi, fibrin ve başka maddeleri içeren eozinofilik birikimi tanımlar. Maternal ve fetal elemanlarca yapıldığı belirlenmiştir. Fibrinoid plasentada birçok yerde izlenir (5).
* Koryonik plakta, intervillöz yüzeyde
* Bazal plakta Rohr ve Nitabuch tabakaları fibrinoid birikimlerdir. Rohr tabakası bazal plağın yüzeyel ka tı olup intervillöz aralıkla temas eder. Nitabuch ise derinde maternal ve fetal hücrelerin karşı karşıya geldikleri alandadır.
* Villusların içinde, arasında (intravillöz, perivillöz)
* Fetal yüzde düz koryonda
* Plasental septa ve hücre adalarında
* Uteroplasental damarlarda, intramural fibrinoid
Fibrinoid birikim değişen derecelerde izlenebilir ve her zaman bir anormalliğin göstergesi olarak kabul edilmemelidir. Termdeki her plasentada perivillöz fibrinoid birikimi olabilir. Yine değişen derecelerde subkoryal fibrinoid gözlenmektedir. 37 haftanın üstündeki gebeliklerin % 22' sinde makroskobik olarak fibrinoid izlenmektedir. Normal gebelikle bağdışıbilecek fibrinoid miktarı bilinmemektedir. Bununla beraber Rh uyuşmazlığında subkoryal fibrinoidde artım bildirilmektedir. Bugün için fibrinoidin plasenta dejenerasyonunun bir göstergesi ojmadığına inanılmaktadır.
Fibrinoidin birkaç fonksiyonu olduğu düşünülmektedir.
1. Mekanik destekleyici rolü
2. İntervillöz dolaşımı düzenleyici fonksiyonu
3. Trofoblastlann uterusa invazyonu sırasındaki rolü tam açıklanamamaktadır.
4. İmmünolojik önemi, sialik asit fibrinoidin bir bile şeni olup fetal antijenleri maskeleyerek maternal hücrelerden korur. Hatta önceden duyarlı hale gelmiş lenfositlere karşı da bariyer oluşturur.
Plasentada fibrinoid ve trofoblastlar septalarda da izlenmektedir. Bazal plak ve septalarda fibrinoid içinde izlenen trofoblastlar, ekstravillöz sitotrofoblastlardır (ECT). Bu hücrelerin tanım ve fonksiyonları tartışmalı olduğu için x hücreleri de denir *5'. Ekstravillöz trofoblast, ekstravillöz sitotrofoblast, nonvillöz trofoblast, intermediet trofoblast, specialized trofoblast deyimlerinin hepsi aynı hücre grubunu tanımlamaktadır.
Ekstravillöz trofoblast hücre tipleri başlıca şunlardır:
1. Ekstravillöz sitotrofoblast (intermediet t.)
a-Primer ECT
b-İntravasküler ECT
2. Ekstravillöz sinsityotrofoblast
a-Multinükleer dev hücreler
b-Koryonik ve bazal plakta bulunan sinsityotrofoblastik kalıntılar.
x hücreleri başlıca koryonik ve bazal plaklar, marjinal zon, chorion laeve, septa ve hücre adalarında bulunur.

Villus Tipleri:
Plasentada 5 grup villus izlenir (5) (Şekil 3).
l. Stem villi, yoğun fibröz stroma, adventisya veya mediası izlenen arter, ven ve kapillerler içerir.
2. Matür intermediate villi, uzun, silindirik periferik dallardır. Damarların media veya adventisyaları yok tur. Fonksiyonu terminal villusları oluşturmaktır.
3. İmmatür intermediate villi, stem villusun deva mında izlenen bulboz villustur. Özelliği stromasının retikülin liflerinden zengin olması ve stromal kanal ların bulunmasıdır. Bu boşluklarda Hofbauer hücre leri bulunur. Genellikle villöz ödem zannedilir.
4. Mezenkimal villi, En primitif olan villustur. Kalın trofoblastik tabaka ile kaplıdır ve yoğun bağ dokusu içerir. Damarlar az gelişmiştir. Gebeliğin erken evrele rinde daha fazla sayıda olup terme doğru belirsizlesin
5. Terminal villi, üzüm salkımı gibi son uç noktalar dır. Belirgin olarak kapillarizasyonda artım ve dilate sinüzoidler izlenir.
Terminal koryonik villus 30-40 mikron çaplanndadır. Stromasında 1-6 arasında kapiller bulunur. Villuslar Sinsityotrofoblastla (ST) kaplıdır. ST kesintisiz olarak tüm villusların, bazal ve koryonik plakların iç yüzeylerini döşeyen bir tabakadır. Hücre sınırlan yoktur. Çok çekirdekli bölgelere sahiptir. Sinsityal hücre veya sinsityotrofoblastlar terimleri yanlış kullanılan kelimelerdir. Altta sitotrofoblastlar (CT) vardır. İkisinin arasında bazal membran yeralır. CT tabakası ilk ve ikinci "trimester" da kolaylıkla izlenebilirken terme doğru ST'ca baskılanmış, zorlukla fark edilen hücreler halindedir. DM, Rh uyuşmazlığı, preeklampsi, maternal anemi gibi hipoksik durumlarda CT hücre proliferasyonu izlenmektedir.
Ultrastrüktürel çalışmalar ST'lann emilim ve hormon salgılanması ile ilişkili olduğunu, CT'ın ise daha çok çoğalma yeteneği olan hücreler olduklarını göstermektedir.
Sinsityal düğümler koryon villuslarının yüzeyinde izlenen nükleus gruplarıdır. Bu grupların devamında nükleus içermeyen ince bölge bulunur. Bu bölgeye vaskülosinsityal membran denir. Sinsityal düğümler ve vaskülosinsityal membranın amacı diffüzyonu etkin kılmaktır. Üçüncü trimester'da oluşan bu yapılar termdeki villuslann 1/3'ünde izlenir.
Koryon villuslarının stromasında Hofbauer hücreleri (doku histiyositleri), perisitler ve çok az mast hücresi bulunur (7). Hofbauer hücreleri gebeliğin erken evrelerinde daha çok sayıdadır. Terme doğru azalır. Termdeki plasentada Hofbauer hücreleri sadece immatür intermediet villuslarda izlenir. Villöz maturasyonun geciktiği durumlarda, prematür doğumlarda, DM, Rh uyuşmazlığında artmış sayıda izlenir P).
Normal matür plasentada terminal villuslar toplam villus hacminin % 40' ını oluşturur. Hacminin azalması fetal hipoksi ile ters orantılıdır. Terminal villus terimi için;
1. Sinüzoid ve kapillerden başka damar içermemesi,
2. Vaksüler lümenlerin stromal volümün en az yarısını kaplaması gereklidir (5). Terminal villusta izlenen trofoblastik tomurcuklanmanın % 5'i gerçek proliferasyon olup % 95'i artefaktır. Buna rağmen bu görünüm termdeki matürite belirtilerinden biri olarak kabul edilmektedir.

PLASENTANIN GELİŞİM EVRELERİ

(5) 20 HAFTANIN ALTI= Belli başlı villus tipi immatür intermediate villuslardır. Hofbauer hücrelerinden zengin, retiküler stromaya sahip villuslardır.
21-24 HAFTA= Fetal ağırlık 290-600 gram,
                           Plasenta çapı 10-12 cm,
                            Plasenta ağırlığı 120-190 gram,
                            Kord uzunluğu 31 -36 cm,
Villuslar genellikle stem ve matür intermediate villuslardır. İlk defa terminal villuslar belirmeye başlar.
25-28 HAFTA= Fetal ağırlık 600-1050 gram,
                            Plasenta çapı 12-15cm,
                           Plasenta ağırlığı 190-260 gram,      
                          Kord uzunluğu 36-41 cm,
 Koryonik plaktaki ST'lar dejenere olmaya ve Langhans striası oluşmaya başlar. İmmatür intermediate villuslar stem villuslara dönüşür. Stem, villuslarda retiküler stroma izlenir. Terminal ve matür intermediate villuslar artar.
29-32 HAFTA= Fetal ağırlık 1050-1600 gram,
                             Plasenta çapı 15-17 cm,
                            Plasenta ağırlığı 260-320 gram,
                            Kord uzunluğu 41-45 cm,
Genellikle izlenen villuslar matür intermediate ve stem villuslardır.
33-36 HAFTA= Fetal ağırlık 1600-2400 gram,  
                           Plasenta çapı 17-20 cm,
                           Plasenta ağırlığı 320-400 gram,
                           Kord uzunluğu 45-49 cm,
Villuslann çoğu matür intermediate ve terminal villustur. Ufak gruplar halinde immatür intermediate villuslar izlenir (Aktif büyümenin göstergesidir). Stem villuslarda trofoblast tabakası altında ince bir retiküler stromal halka mevcuttur.
37-40 HAFTA= Fetal ağırlık 2400-3400 gram,  
                            Plasenta çapı 0-22 cm,
                            Plasenta ağırlığı 400-470 gram,
                            Kord uzunluğu 49-52 cm,
Terminal villuslar tüm villus hacminin % 40'ını oluşturur. Kapillerizasyon çok artar. Sinüzoidlerde dilatasyon izlenir. Kapiller lümen villus hacminin % 40'ından çoğunu kaplar. Villusların % 20'si stem villuslardır. Termde stem villuslardaki fıbröz stroma yüzey trofoblastlara ve fıbrinoide ulaşır. Yüzeyel retuküler halka termde kaybolur. Şayet varsa immatürite işareti olarak kabul edilir.
Villuslan kaplayan sinsityotrofoblast bazı alanlarda dejenere olup yerini fibrinoid almıştır.
Villus hacminin % 30-40'ını matür intermediate villuslar oluşturur. Kapilleri az, bağ dokusu fazla olan villuslardır.
Termde villuslann maksimum % 10'u immutür intermediate villus olmalıdır. Termdeki plasentada villusların üzerinde ve çevresinde değişen derecelerde fibrinoid izlenir.

PERİNATAL MORTALİTE VE MORBİDİTE İLE İLİŞKİLİ PLASENTAL PATOLOJİLER (2,9)

Anormal Plasentasyon:

Plasenta previa, ekstrakoryal, membranöz ve halka şeklinde plasentalar maternal antepartum hemorajiye yol açıp fetusu riske sokar. Bilobar, multilobar plasentalarda fetal damarların rüptürü olabilir. Plasenta Ağırlığı: Plasentanın ağırlığı fetal kanın retansiyonu ve bekleme süresinde azalma gibi faktörlerle değişebilir. Buna rağmen gestasyonel yaşa göre % 10 persentil altı ile % 90 persentil üstü ağırlıklar maternal ve fetal hastalıkları düşündürmelidir.
% 10 altı=Gebelikte ortaya çıkan hipertansiyon (GOH), Esansiyel hipertansiyon (EH), Maternal uteroplasental yetmezlik % 90 üstü= Villöz ödem, Maternal DM, Rh uyuşmazlığı, Maternal veya fetal anemi

İnfarkt:

Maternal uteroplasental yetmezliğin en kolay izlenebilen işaretlerindendir. Normal veya uzamış gebeliklerin % 25'inde izlenir. Sıklıkla GOH (% 34-60), EH (%27-70) ve sistemik lupus eritematozis birlikte görülür. İnfarktın büyüklüğü maternal hastalığın şiddeti ile orantılıdır.
Plasenta hacminin % 5-10'u kadar küçük bir infarkt bile perinatal komplikasyonla ilişkili olabilir. Ancak infarkt santral yerleşimli ve 3 cm'den büyük çapta ise daha önemlidir. Plasental infarkt, intrauterin gelişme geriliği, fetal hipoksi, intrauterin fetusun ölümü ve neonatal mortalite ve morbidite nedenlerindendir. 40.000 plasentanın incelendiği bir çalışmada (collaborative perinatal study CPS) (10) her 1000 doğumun 2.4'ünde ölü doğuma neden olduğu saptanmıştır.

Retroplasental Hematom:

Klinik olarak abruptio placenta olarak bilinen retroplasental hematom gebeliklerin % 4'ünde izlenir. Preeklempside 3 kat daha sık görülmektedir. Vakaların % 50'si maternal sigara içimi, ilerlemiş anne yaşı, ve akut koryoamniyonitis ile ilişkilidir.
Perinatal sorun lezyonun büyüklüğü ve eşlik eden preeklempsi, SLE, infarkt gibi hastalıklarla ilişkilidir. Bu hastalıkların varlığında küçük çaplı hematomlar bile önemlidir. Sadece plasenta hacminin % 30'undan geniş hematomlar perinatal mortalite nedenlerindendir. CPS'de 1000 doğumda 3.9 ölü doğuma neden olduğu bildirilmektedir. Başka bir çalışmada perinatal mortalite nedenleri arasında 3. sıklıkta (perinatal ölümlerin % 8'i) bulunmuştur.

Marjinal Hematom:

Antepartum hemoraji dışında klinik fazla önemi yoktur.

Maternal Yüz İnfarktı:

CPS'deki plasentaların % 0.5'inde izlenmiş ve her 1000 doğumun 0.8'inde perinatal mortaliteye neden olduğu belirlenmiştir. İnfarkt kelimesi yanlış bir terimdir. Desidua bazalisde aşırı fibrin birikimi ve bu alandaki villusların atrofisi ile karekterlidir. Sonraki gebeliklerde tekrarlama olasılığı yüksektir. Tekrarlayan erken ve geç dönem gebelik kayıpları ve intrauterin gelişme geriliklerinin kesin nedenlerindendir. Bu nedenle ailelere danışma açısından önemlidir.

Perivillöz Fibrinoid Depolanması:

İntervillöz aralıkta perivillöz fibrinoid birikimi termdeki plasentaların % 20'si kadarında izlenebilir. Preterm doğumlarda, preeklempsilerde, EH ve DM daha az görülür. Lezyonların sıklığı ile maternal faktörler arasında bir ilişki saptanamamıştır. Fibrinoid depolanması plasenta hacminin % 40'ını geçmedikçe perinatal mortalite veya morbiditeye neden olmaz.

Subkoryonik Fibrinoid Birikimi ( Plaklar):

Lezyon koryonik plağın altında izlenir. Bilinen bir klinik önemi yoktur.

Yoğun Subkoryenik Trombüs:

İntervillöz aralıktaki maternal kanama sonucu oluştuğu sanılmaktadır. Sıklıkla preterm eylemle ilişkilidir. Perinatal mortalite ile ilgisi tam bilinmemektedir.

Septal Kist ve Kalsifikasyon:

Septal kistler DM ve Rh uyuşmazlığında sık izlenmekle birlikte maternal veya fetal klinik önemi yoktur. Kalsifikasyon 32. gebelik haftasından önce seyrek görülür. Bazen çok yaygın olabilir. Klinisyenler arasında ultrasonografi ile plasental kalsifikasyona bakarak gradeleme yapmak çok popüler bir yöntemdir. Ancak fetal maturasyonu göstermemektedir. Klinik önemi yoktur.

İntervillöz Trombüs:

Çok sayıda, ufak laminer lezyonlardır. Maternal ve fetal kan içerir. Rh, ABO uyuşmazlığında, preeklempside bildirilmiştir. Ne lezyonların nedeni ne de perinatal sonuçla ilişkisi bilinmemektedir.

Fetal Arter Trombozu:

Fetal arter trombozu termdeki plasentaların % 4-10'unda bulunmaktadır. DM'da oran artmaktadır. Bu lezyon koryonik plağın yüzeyindeki damarlarda trombüsler ve plasental dokuda iyi sınırlı soluk alan ile karekterlidir. Avasküler veya hipovasküler villuslar, artmış sinsityal düğümler izlenir. Klinik olarak anlamlı olabilmesi için plasentanın % 50'sinin tutulması gereklidir.

Koranjiozis (Vülöz Hipervaskülarite):

Nedeni belli olmayan kompansatuar hiperplazi olduğu varsayılmaktadır. DM, preeklempsi Rh uyuşmazlığı ile ilişkilidir. Önemi açık değildir.

Villöz Ödem:

Villöz ödem DM, Rh uyuşmazlığı, preeklempsi, koranjioma ile sifiliz, toksoplazmozis, sitomegalovirus gibi enfeksiyonlarda görülür. Preterm plasentalarda daha ciddidir. Koryoamniyonitis ve antenatal fetal hipoksi ile kuvvetli bir ilişki saptayan çalışmalar vardır. Ödem nedeni ile villöz kapillerlerin basıya uğradığı ve hipoksinin oluştuğu düşünülmektedir.

KORYONİK VİLLUSLARIN HİSTOLOJİK ANORMALLİKLERİ

Villöz Maturasyonda Artım:

Villusun büyüklüğünde azalma, sinsityal düğümlerde artma, vaskülosinsityal membran sayısında uygunsuz artış ile karekterlidir. Bu değişiklikler maternal uteroplasental vasküler yetmezlikle ilişkilidir. Özellikle EH ve GOH'da izlenir.

Villöz Maturasyonda Gecikme:

Geniş villuslar, stromal yoğunlukta artım ve vaskülosinsityal membranların yokluğu ile karekterlidir. Fetal hipoksi ve gelişme geriliği ile belirgin ilişkisi vardır.

Akut Villitis:

Genellikle bakteriyel enfeksiyonlara bağlı olarak gelişir. Beraberinde koryoamniyonitis nadiren izlenir. İntervillöz aralıkta nötrofiller ve mikroapseler izlenirse Listeria Monositogenezis akla gelmelidir. Perinatal patoloji akut villitisten ziyade fetal enfeksiyona bağlıdır.

Kronik Villitis:

Spesifik formlarında fetal enfeksiyon önemlidir. Nonspesifik formlarda ise % 30'un üzerinde villus harabiyeti perinatal ölümle sonuçlanır. CPS'de ölü doğum oranı üç kat artmış olarak bulunmuştur. Etyolojisi bilinmeyen kronik villitisler sonraki gebeliklerde tekrarlayabilirler. Kötü perinatal sonuçla giden patolojilerdir.

GÖBEK KORDONU ANORMALLİKLERİ

Kısa Göbek Kordonu
30-32 cm'den kısa uzunluktadır. Doğum eyleminin ikinci evresinde fetusun çıkmasında gecikmeye ve kord rüptürüne neden olur. Kısa kordun CPS'de düşük Apgar skorunu, ciddi neonatal nörolojik anormallikleri, düşük IQ ve büyük çocuklarda nörolojik anormallikleri üç kat kadar arttırdığı saptanmıştır.

Uzun Göbek Kordonu:

72 cm'den uzun korddur. Gerçek düğümler, fetusun basısı ve kord sarkması gibi riskler artmıştır. Gerçek kord düğümleri % 1 oranında izlenir. Perinatal mortalitenin % 8-1 Tinden sorumludur.

DİĞER LEZYONLAR

Kord darlıkları ve torsiyonu, nadirdir. Genellikle fetal tarafta ilk 3 cm'de izlenir. Fetal ölüme neden olabilir. Kord damarlarında izole trombüs çok nadirdir. Perinatal ölüme neden olabilir. Velamentöz insersiyoda fetal hemoraji ve korunmayan damarlara bası riski vardır. Tek umblikal arter vakalarının % 50'sinde konjenital anomali izlenmektedir. Bu anomalilerin yansının da major fonksiyonel ve yapısal etkileri vardır. Anomaliler genellikle multipldir. Kardiovasküler, müskuloskeletal, santral sinir sistemi ve gastrointestinal anomaliler sıktır. Irkla, DM'la, maternal hipertansiyon ve sigara içimi ile ilişki bildirilmiştir.

PLASENTAL MEMBRANLAR

Koryoamniyonitis :
Akut koryoamniyonitis gros olarak opak, sarı, kötü kokulu membranlar olarak izlenir. Çoğu vakada mikroorganizma transservikal (asendan yol) olarak membranlara ulaşır. Plasentaların % 20'sinde izlenmesi önemini arttırmaktadır. Preterm doğum, fetal ve neonatal enfeksiyonlar, intrauterin hipoksi, düşük Apgar skoru ve respiratuar distrese neden olduğu bilinmektedir. Koryoamniyonitise neden olan mikroorganizmalar prostaglandin salınımını artırırlar. Bu da erken doğuma neden olur.

Amniyon Nodozum:
Membranlarda noduller halinde izlenen skuamöz hücre debrileridir. Saç ve sebum da görülebilir. Amniyon sıvısının azalmasına bağlı olarak gelişen oligohidroamniyoz nedeniyle oluşur. Konjenital üriner sistem anomalileri, membranlann rüptürü ile sıvısının kaybı, intrauterin fetusun ölümü gibi nedenler oligohidroamniyoza yol açar. Klinik önemi, prematürite ile ilişkili olmayan pulmoner hipoplazilerle direk ilişkisinin olmasından kaynaklanmaktadır.

                              Mekonyum tipleri
Akut mekonyum:
Mavi, yeşil ince mekonyumla kaplı         Normal fetus parlak plasenta izlenir.

Subakut mekonyum:
Kaygan, ödemli, koyu renk değişikliği,    Mekonyum aspirasyon sendromu membranlarda da izlenir.

Kronik mekonyum
Plasenta ve membranlarda yoğun ve mat çamu olarak rumsu renk değişikliği, bazen kord da boyanır. Bazı yenidoğanda prenatal hipoksiye bağlı olarak rumsu renk değişikliği, bazen kord da boyanır. sonradan belirginleşen serebral hasar izlenir

Asfıksi serebral palsi risk Kronik mekonyum:
Plasenta ve membranlarda yoğun ve mat çamu- Bazı yenidoğanda prenatal hipoksiye bağlı olarak rumsu renk değişikliği, bazen kord da boyanır. sonradan belirginleşen serebral hasar izlenir

Amniyotik Bantlar:

Amniyotik bantlar ve yapışıklıklar fetusta birçok anomali ve ölümle giden .patolojilerdir. Geniş bir fetal anomali spekturumuna neden olur. Fetusun eks-tremitelerinde sıkma sonucu amputasyonlara, yüz ve abdominal bölgelerde doku kayıplarına yol açabilir (Exencephaly, ectopia cordis). Umblikal kordda striktürler yaparak fetusun ölümüne neden olabilir.
Spontan düşükler ve masere fetuslarda plasental yüzde amniyotik bant artıkları aranmalıdır.

MEKONYUM

Mekonyum fetusun safra ile boyalı barsak içeriğidir. Mekonyum ile yüklü makrofajlar geniş, ovaid veya yuvarlak hücrelerdir. Sarı, kahve yeşil pigment içe-rir. Sıklıkla vakuollü izlenirler. Hemosiderin ile ayrılmasında Prusyan mavisi kullanılır.
Mekonyum başta amniyon epitelinde nekroza, baloon dejenerasyonuna ve vakuolizasyona neden olur. 3 saat sonra koryonik plağa geçen maktofajlar mekon-yum içerirler. Kronikleştikçe göbek kordonuna geçer ve damar duvarında nekroza yol açar. Fetal damar duvarında pigmente makrofajlar izlenir. Bu da fetal hipoksiyi artırır. Akut koryoamniyonitis, Erken membran rüptürü, Abruptio plasenta ve kokain kullanımı ile birlikte izleniyor.
 
Kaynaklar
1. Driscoll SO: Placental examination in a clinical setting. Arch PatholLabMed 115:668-671, 1991.
2. Macpherson T: Fact and fancy. What can we really tell from the placenta. Arch Pathol Lab Med 115:672-681, 1991.
3. Altshuler G, Deppisch LM: College of American Pathologists Conference XIX on the examination of the placenta. Report of the working group on indications for placental examination. Arch Pathol Lab Med 115:701-703, 1991.
4. Driscoll SG, Langston C: College of American Pathologists Conference XIX on the examination of the placenta. Report of the working group on the methods for placental examination. Arch PatholLabMed 115:704-708, 1991.
5. Benirschke K, Kaufmann P: Pathology of the human placen ta. 2nd. ed. Springer Verlag, New York 1990.
6. Fox GE, Van Wesep R, Resau ,IH, Sun CCJ: The effect of immersion formaldehyde fixation on human placental weight. Arch Pathol Lab Med 115:726-728, 1991.
7. Novak RF: A brief review of the anatomy, histology and ult- rastructure of the full-term placenta. Arch Pathol Lab Med 115:654-659,1991.
8. Fox H: Pathology of the placenta. WB Saunders, Philadelphia 1978.
9. Kaplan C, Lowell DM, Salafia C: College of American Pat hologists Conference XIX on the examination of the placenta. Re port of the working group on the definition of structural changes associated with abnormal function in the maternal/fetal/placental unit in the second and third trimesters. Arch Pathol Lab Med 115:709-716, 1991.
10. Naeye RL: Causes of perinatal mortality in the U.S. Collabo rative perinatal Project. JAMA 238:228-229, 1977.