Giriş
Latince'de "yeniden canlandırma" anlamına gelen "resuscitare" teriminden türetilen terimi,Neonatolojide;O hastanede takip ve tedavi altında iken,respiratuvar ve kardiak fonksiyonları duran bir yenidoğanın tekrar yaşama döndürülmesinde(2),henüz doğmuş olan bir bebeğin bağımlı bir yaşamdan bağımsız bir duruma geçmesi anında acil yaklaşımlara gerek duyulması gibi iki ayrı alanda kullanılır.
İlk günkü ölümler,sıklıkla perinatal komplikasyonlar nedeni ile asfiktik doğan bebeğe zamanında ve doğru yaklaşım yapılamamasından kaynaklanmaktadır.Bu bebeklerin,doğumlarında hızla yapılacak uygun resüsitasyon yöntemleri ile hem canlı kalabilirler,hem de yaşam boyu sekelsiz olabilirler.
Özellikle vaginal yolla olan doğum stresli bir olaydır.Böyle stresli bir ortamdan geçmelerine rağmen modern obstetrik bakım ile çoğu yenidoğan kısa süre içinde pembeleşir,güçlenir ve kuvvetli şekilde ağlamaya başlar.
Yirmi yılı aşkın bir süredir yapılan çalışmalarda doğum odasında yenidoğanlann 1/50'sinde aktif resüsi tasyon gerektiği ifade edilmektedir.Grupta ve Tizard,tüm doğumların %5.7'sinde yenidoğanın 1.dakikada apneik olduğu ve bunların 1/4'ünün doğum odasında aktif resüsitasyon gerektirdiğini bildirmiş lerdir(3).Chamberlain ve ark. yenidoğanlann %4.7'sinde düzenli solunumun 3.dk.'dan sonra başla dığını ve bunların yarısının entübasyona ihtiyaç gös terdiklerini saptamışlardır(4).
Grupta ve Tizard resüsitasyon gerektiren yenidoğanların %79'inde yüksek risk tespit edildiğini ve aktif resüsitasyon gerektiren yenidoğanların %30'unun hiçbir fetal problem olmadan tamamen normal bir gebelikten sonra doğan bebekler olduğunu bildirmiş lerdir(3).
Perinatal asfiksinin,nadiren,kalıcı santral sinir sistemi hasarına yol açtığı bildirilmektedir(5,6,7).Halbu ki,prenatal beyin hasarı olan bazı vakalarda neden intrapartum asfiksidir.
Doğum Sırasında Yenidoğanın Değerlendirilmesi:
Bebeğin durumu mümkün olduğunca çabuk ve doğru olarak değerlendirilmelidir.Yenidoğan değerlen dirmesinde apgar skorunun kullanılması geleneksel bir metoddur.Son yıllarda bazı araştırmacılar tek başına düşük apgar skorunun asfiksinin bir göstergesi olmadığını belirtmektedir(8,9).Ancak 10.dak ve daha sonraki düşük apgar skorlarının sonradan gelişe bilecek nörolojik sorunlarla ilgisi olduğundan doğumdan sonra apgar skorlarının (1.dk, 5.dk,10.dk,) tayini resüsitasyon işlemlerinin belirlenmesi açısından önem kazanmaktadır(10,11.
Kordon kan gazı analizi,doğum odasında bir yenidoğan solunum yetersizliğinin nedenini aydınlatmaya yardımcı olabilecek tek bulgu kaynağıdır ve asfiksinin değerlendirilmesinde en tatmin edici yol bu dur(12).Sonuçlar kısa sürede saptanabilir.Bu nedenle yenidoğanın resüsitasyonu için son derece yararlı bir yoldur.Genellikle apgar skoru ile pH arasında zayıf bir ilişki olduğu bildirilmektedir (13). Eğer yenidoğanda hem pH değeri hemde apgar skoru düşükse ve solunumu deprese edecek başka bir neden yoksa,bu durum kuvvetle yeni oluşmuş bir asfiksiyi gösterir(14).
Yenidoğanda resüsitasyon işleminden önce fetal ve erken postnatal solunum ve dolaşım fizyolojisine kısaca değinmek yerinde olacaktır.
İlk Solunum:
Doğum sonrası,yenidoğan bebek fizyolojik bir adaptasyon dönemi geçirir.Doğumun son dönemin de fetus ile anne arasında oksijen ve karbondioksit alışverişinde bir azalma olur ve bu orta derecede bir asfıksiye neden olur.Doğumda,arteryel kanda oksijen satürasyonu ortalama %22,PaCO2 58 mmHg,pH 7.28 civarındadır.Düşük oksijen düzeylerine,relatif olarak, değişik derecelerde hiperkapni ve asidoz eşlik eder.Asfıksi sırasında yapılan solunum,karotid ve aortik baroreseptörlerinin varlığına bağlıdır.Kordonun bağlanması,kan basıncını hemen yüksel mesi aortik baroreseptörlerin ve sempatik sinir siste minin uyarılmasına neden olur.Son olarakda doğum sonu ısı kaybının uyarısı işe karışır.Solunumun başlaması ve akciğerlerin ekspanse olması ile pulmoner damar direncindeki düşme,büyük ölçüde oksijen ve karbondioksitin kandamarları üzerine direkt etkisi ile olur.PaO2 yükselip,PaCO2 düşerken pulmoner damar direnci düşer; sistemik damar direnci artar ve böylelikle fetal tip dolaşımdan erişkin tip dolaşıma geçilmiş olur.Ekstrauterin yaşamın ilk saatlerinde,duktus arteriosusda çift yönlü olan akım,pulmoner damar direnci düşerken soldan sağa doğru yönelir ve ductus arteriosus 15.saatte fonksiyonel olarak kapanır.
Erken yenidoğan dönemindeki hipoksi ve asidoz,pulmoner vasokonstriksiyondan dolayı,duktus arte riosusun açık kalması ve sağdan sola santiar oluşma sı yönünden önemlidir(14).
Düzenli Solunum Gecikmesinin Nedenleri:
Doğumda düzenli solunumun geç başlaması asfıksi ve asfıksi dışı nedenlerle olur (Tablo1).Aynı bebekte birkaç neden birarada bulunabilir.Herbiri mümkün olduğunca çabuk tanınmalı ve uygun tedavi yoluna gidilmelidir.
Akut Asfiksi:
Resüsitasyonun geç veya yetersiz yapılması nedeniyle ya da farmakolojik etkilerle intrauterin,doğum anında,doğum sonu asfıksi görülebilir.
Akciğerlerde gaz alışverişi olmayınca solunum önce hızlanır,daha sonra durur.1-2 dakikadan 10 dakikaya kadar süren apnenin bu erken dönemine "primer apne" denir.Bu dönemi iç çekme (gasping) fazı izler.İç çekmelerin kuvveti ve sıklığı giderek azalır.Son iç çekme ile kalbin durması arasında geçen dönem "sekonder ya da terminal apne" dönemi adını alır.Asfiksinin erken döneminde kalp hızı ve tansiyon,önce hafif yükselir daha sonra yavaş yavaş düşer.Akut asfiksi sonucunda hipoksi,hiperkapni ve asidoz gelişir.Anaerobik metabolizma ile kanda laktik asit birikir,karaciğerde laktik dehidrogenaz aktivitesi artar,epinefrin ve norepinefrin açığa çıkması ile kanda serbest yağ asitleri,gliserol düzeyi ve plazma potasyumu yükselir.
Asfiktik bir yenidoğanın değerlendirilmesinde pH değişiklikleri önem kazanmaktadır.pH >7.25 iken bebeğin primer apne yada iç çekme safhasında,pH=7.0-7.10 olduğunda uzamış primer apne döneminde,pH <7.0 olduğunda ise terminal apne döneminde olduğu görülür.
Kronik Parsiyel Asfiksi:
Klinikte,sıklıkla kronik asfiksi üzerine eklenmiş akut asfiksi veya uzamış kronik parsiyel asfiksi görülür.Kronik parsiyel asfıkside fetusta giderek geli şen (tedrici) bir hipoksi söz konusudur.Doğum es nasında veya doğum öncesi meydana gelebilir. Kronik parsiyel asfiksinin en sık görülen örneği,düşük plasental fonksiyonlu "growth retarded fetus" dur.Diğer bir klinik sorun,daha önce normal olan maternal,plasentalfetal ünitenin oksitosin ile indükte edilmiş hipertonik uterus kontraksiyonları veya kordonun boyuna dolanması,kordon prolapsusu gibi bazı durumlarda görülenin tekrarlandığı asfiksi atak larıdır.Eğer antepartum parsiyel asfiksi atakları kısa süreli ise yenidoğan resüsitasyona çabuk cevap verir ve ciddi bir sekel kalması beklenemez.Eğer asfiksi epizodları uzun süreli olur ve tekrarlanırsa ciddi hipoksi sonucu beyin,böbrek, miyokard,barsak gibi organlarda iskemi olur.Sonuçta,asfiksinin, santral sinir sistemine etkisi ile term bebekte parasagital iskemi, prematürelerde periventriküler lökomalazi ve intraventriküler kanama;kardiyovasküler sisteme etkisi ile kalp yetersizliği, akciğerlere etkisi ile RDS ve masif pulmoner hemoraji,böbreklere etkisi ile akuttubuler nekroz,renal yetmezlik gelişir.Ayrıca karaciğer nekrozu,nekrotizan enterokolit,hipoglisemi hipokalsemi, hiponatremi hiperamonyemiye yol açabilir.
Solunum Merkezinin Depresyonu:
1-Farmakolojik Ajanlar: Doğum esnasında analjezik,sedatif ve genel anestezik olarak kullanılan tüm ilaçlar plasentayı geçerek bebeğin solunum merkezini deprese eder(14).Bu prematüreler ve intrapartum asfıksiden zarar gören çocuklar için önemlidir ve acil resüsitasyon gerektirir.
2-Hipokapni: Maternal hipokapni,egzersizlerle ve ya anestezi sırasında hiperventilasyon sonucu ya da hiperventilasyona neden olan analjeziklerle gelişir.Fetal PaCO2 anneninki ile eşdeğerdir.Eğer PaCO2 <30 mmHg ise solunum merkezi uyarılamaz ve be bek PaCO2 solunum merkezini uyaracak düzeye ula şıncaya kadar apneik kalır (15).Ayrıca fetusda hipoksi ve asidemiye neden olur(16).
Travma
Asfiksinin,fetusa olan etkisini travmadan ayırmak zordur.Doğum travmasındaki lezyon sıklıkla subdural hemorajiye neden olan tentoriyal yırtıklardır.Bu olay zor forseps rotasyonları veya travmatik makat gelişlerinde görülür.Vaginal doğumda fiziksel stresle karşılaşan bebeklerde kordon kanında endorfın düzeyi yüksek bulunmuştur.Bu maddeler santral sinir sistemini deprese edebildiği için(17) travmanın solunum sistemini indirekt deprese etmesi mümkün dür.Ayrıca,servikal bölgede spinal kordon kesişi veya hasar sonucu interkostal kaslar ve diafragma kaslarının paralizisi sonucu apne gelişebilir.
Prematürite:
Apgar skorunun prematüre bebeklerde düşük olduğu ve sıklıkla resüsitasyon gerektirdiği bilinmektedir(18).Orta derecedeki asfiksi, kaslardaki güçsüzlük ve yumuşak kostalar buna neden olabilir.Özellikle 32 gestasyon haftasından küçük olan bebeklerde respiratuvar distres sendromunun gelişme riski yüksektir.
Anemi:
Ağır anemi,yenidoğanda kalp yetmezliğine ve doku hipoksisine yol açar.Hemoglobin önemli bir asid baz tamponu olduğundan anemide asidemiye eğilim vardır.
Sepsis:
Sepsisi olan term ve preterm yenidoğanlar düşük ap- garla doğarlar, hipotansif ve asidemiktirler.
Resüsitasyona Hazırlık:
Resüsitasyon doğum odasında yapılmalıdır. Modern Kadın Doğum hastanelerinde doğum odası ve yenidoğan ünitesi yanyana olacak şekilde planlanmalıdır.Eğer bu sağlanamıyorsa doğum odası,yenidoğan yoğun bakım hizmeti verebilecek şekilde düzenlenmelidir.
İdeal olarak tüm doğumlara,mümkün olamıyorsa resüsitasyon gerektiren tüm doğumlara Çocuk Hekimi katılmalıdır.Çocuk Hekimi tarafından annenin sosyal,tıbbi ve obstetrik öyküsü alınmalıdır.Bu bulgular mutlaka annenin yaşı,paritesi,gebelik yaşı,prematür doğum nedeni,fetal büyüme,annenin gebelik ve öncesi hastalıkları,aldığı ilaçlar,önceki doğumların sonuçları ve gebelikte yapılan tetkikleri kapsamalıdır.
Normal veya asfiktik olması beklenen bir doğum için doğumhanede yapılması gereken hazırlıklar şunlardır:
1 Isınmış ve kullanılmaya hazır durumda "radiant" (tepeden) bir ısıtıcı.
2 Çalışır durumda tüm resüsitasyon aletleri:
-Ventilasyon işlemi için %100 oksijen verilerek kullanılabilen "bag" ve değişik büyüklükte yüz maskeleri,oral "airway"lar,oksijen kaynağı,flowmeter ve oksijen hortumları.
- Entübasyon için düz "blade"li değişik büyüklükte laringoskop, değişik çapta endotrakeal tüpler makas,eldiven
-İlaçlar:Adrenalin, nalokson hidroklorid,hacim genişleticiler sodyum bikarbonat, dekstroz solüsyonları,serum fizyolojik.
-Diğerleri:Stetoskop,enjektörler,iğneler,flaster,umblikal arter kateterizasyon tepsisi,umblikal kateterler,üç yönlü stopcocklar, beslenme sondalan.
3 Resüsitasyonu tam olarak bilen en az iki eğitilmiş personel.
Normal bir doğumda en az bir hekim, bir hemşire gereklidir. Riskli bebekler için ek personele ihtiyaç vardır.
Doğum Sonrası Bebek Bakımı:
Yenidoğan resüsitasyon adımları İngilizce ABC ile sembolize edilen yolu izler.
A.Hava yollarını açık tut (Establish an open airway)
B.Solunumu başlat (Initiate breathing)
C.Kan dolaşımını devam ettir (Maintain circulation)
Yenidoğan resüsitasyonunda izlenecek yol Şekil l'de özetlenmiştir
Isı Kaybının Önlenmesi:
Yenidoğan bakımında ilk adımrı,ısı kaybının önlen mesidir.Bu,çocuğu "radiant' bir ısı kaynağı altına yerleştirerek ve vücudundaki amniyotik sıvıyı çabuk kurulayarak önlenir.Önceden ısıtılmış havlu ile kurulamanın diğer bir faydası da solunumu başlatmak için gereken deri uyarışıdır.
Hava Yolllarının Açılması:
Hava yollarını açmak için çocuğa pozisyon vermek gerekir.Boyun hafif ekstansiyonda olacak şekilde az eğilimli "Trendelenburg" pozisyonunda yatırılır ve bu pozisyonu devam ettirmek için omuzlarının altına (en fazla 2.5 cm yükseklik sağlayan) yuvarlak katlanmış bir havlu yerleştirilir.Daha sonra bebeğin başı bir tarafa çevrilerek sekresyonun bir tarafta toplanması sağlanır ve önce ağız,sonra burun daha sonra gerekirse trakea aspire edilir.Mekanik aspiratördeki negatif basıncın 100mmHg'yi geçmeyecek şekilde olmasına dikkat edilmelidir.
Taktil Uyarım:
Yenidoğanın solunumunun başlaması için normalde kurulamak ve aspire etmek yeterli uyaranlardır.Ancak solunum başlamadığı durumlarda ek taktil uyarımların verilmesi gerekir. Bunlar 1,Çocuğun ayak tabanına vurmak 2).Hızlı ve orta derecede bir kuvvetle sırtın ovuşturulmasıdır.Solunum başladıktan sonra gövde ve ekstiremiteler veya başın nazik bir şekilde ovuşturulması,solunum çabalarının hız ve derinliğini artıracaktır.Sırta vurmak,kostaları sıkmak,anal sfinkteri dilate etmek,vücuda alkol dökmek gibi yöntemler bebeğe yarardan çok zarar verir.
Taktil uyarımlara rağmen solunum yoksa hemen pozitif basınçlı ventilasyona başlanır.İkinci adım kalp seslerini değerlendirmektir. Eğer kalp hızı 100/dk. nın altında ise yine hemen pozitif basınçlı ventilasyona başlanmalıdır.
Okisjen Verme:
Bebeğin solunumu var,kalp hızı > 100/dk. ise deri rengi kontrol edilir.Eğer santral tip siyanoz varsa bu oksijenizasyonun tam olmadığını gösterir ve bu durumda oksijen uygulanır.Siyanoz periferik tipte ise bu hipotermi ve dolaşım yavaşlaması sonucu oluşur,oksijen vermek gerekmez.
Oksijen direkt olarak tüple veya maske ile verilebilir, akım hızı 5 L/dk olmalıdır.Başlangıçtaki oksijen konsantrasyonu %80 olmalıdır. Bebek pembeleştikçe giderek azaltılır.
Maske ve Hava Kesesi Uygulanması:
Pozitif basınçlı ventilasyon "bag" ve maske veya en dotrakeal tüp ile yapılır;(1) apne,(2) kalp hızının <100/dk olması şeklinde iki endikasyonu vardır.
Resüsitasyon hava keselerinin akım ile şişen aneste zi tipi (flow inflating bag) ve kendiliğinden şişen (self inflating) tipi olmak üzere iki şekli vardır.Anestezi hava kesesinin şişmesi için maskenin yüze iyice oturması gerekir,parmaklar ile kese sıkılarak bebeğe oksijen ve basınç verilir.Verilecek basınç 30-35 cm H2O olmalıdır. Verilen oksijen konsant rasyonu %100 olduğundan istenirse blender ile hava oksijen karışımı verilebilir.Kendi kendine şişen self inflating bag'lerin oksijen girişi ve hava girişi kısmı vardır.Tek yönlü çalışan valv sistemi,hastanın so luk vermede çıkardığı havanın "bag" içine girmesini önler.Verilen oksijen oda havası ile karıştığından oksijen konsantrasyonu %40'u düşecektir.Konsantrasyonu artırmak için hava girişine bir oksijen rezervuan yerleştirilir.Her iki tip "bag" sisteminde de bir basınç ölçer ve basıncı 30-35 cm H2O'un üzerine çıkmayacak şekilde ayarlayan bir emniyet valvi olmalıdır.
Taktil uyarımdan sonra yenidoğan apneik ise veya solunum,kalp hızını 100/dk'nın üzerinde devam ettirmek için yeterli değilse, pozitif basınçlı ventilasyon uygulanır.Ventilasyon sırasında bebek göğüs hareketlerinin görülebileceği bir pozisyonda olmalıdır.Maske hafif basınçla hava kaçırmayacak şekilde elde tutulur.Akciğerleri havalandırmak için gereken basınç ilk soluk almak için 30-40 cm H2O, sonraki soluklar için 15-20 cm FfcO'dur.RDS varlığında bu basınç 30-40 cm H2O olur.Ventilasyon hızı 40/dk olmalı,her ventilasyonda matür bebeğe 20-30cm 3 hava verilmelidir.Önce ventilasyona 15-30 sn devam edilir.Sonra kalp hızı kontrol edilir.Kalp hızı >100/d ise ventilasyon kesilir,oksijen vermeye devam edilerek spontan solunum olup olmadığı kontrol edilir.Renk pembeleşince oksijen yavaş yavaş kesilir.Eğer kalp hızı 60-100/dk ise ve giderek artıyorsa ventilasyona devam edilir.Artma yoksa oksijen konsantrasyonu ve göğüs hareketleri kontrol edilir.Kalp hızı <80/dk ise ventilasyonun yeterli olup olmadığı kontrol edilir ve kalp masajına başlanır.
Kalp Masajı:
Eksternal kalp masajı %100 oksijen vererek 15-30 sn pozitif basınçlı ventilasyon yapılmasına rağmen bradikardik kalp (kalp hızı 60-80/dk olan) ve ventilasyona rağmen artmayan bir bebekte yapay kalp atımları elde etmek üzere göğüs kafesine bası yapılmasıdır.Bu işlem sırasında mutlaka %100 oksijen verilerek ventilasyona devam edilmelidir.
Eksternal kalp masajı;bebek,her iki başparmak sternumun üçte bir alt bölümü üzerine,diğer parmaklar vertebralar üzerine gelecek şekilde tutularak yapılmalı(19),hız 100-120/dk olmalı ve göğüs kafesi bası ile ortalama 1,5-2 cm içeriğe çökmelidir.Her üç basıdan sonra bir kez ventile edilmeli ve kalp hızı >80/ dk oluncaya kadar 30 sn.de bir kalp hızı kontrol edil melidir.Yapılan çalışmalarda iki parmak ile yapılan eksternal kalp masajının etkisiz olduğu gösterilmiştir.Kalp hızı >100/dk olunca işleme son verilir.
Endotrakeal entübasyon(ETE):
ETE,ilk 2-3 dk içinde diğer resüsitasyon türlerine cevap vermeyen tüm bebeklerde uygulanmalıdır.
ETE için dört endikasyon vardır:
1-Uzun süren pozitif basınçlı ventilasyon gerekiyorsa
2-Bag ve maske ile ventilasyon etkili değilse
3-Trakeal aspirasyon gerekli ise (Mekonyum aspi rasyonu)
4-Diafragma hernisi şüphesi varsa.
ETE için gerekli malzemeler,yedek ampul ve pili olan laringoskop, uygun ölçüde düz bladeler,bebeğin vücut ağırlığına uygun(Tablo2)iç çapı uniform ETE tüpü,aspiratör,flaster,makas,tel stile,oksijen kaynağıdır.
Entübasyona başlarken çocuk düz bir yüzey üzerine sırtüstü yatırılır,boyun hafif ekstansiyonda,baş orta hatta olacak şekilde yatırılır.Laringoskop blade'i ağız içine sokularak glottis görülür. Sekresyon varsa aspire edilir.Vokal kordlar ve glottis görülünce, laringoskop sol elle sabit tutulurken,endotrakeal tüp sağ elle ağzın sağ kenarından içeriye,tüp üzerindeki koyu çizgi kord düzeyine gelinceye kadar itilir.Sol elle laringoskop dışarı çekilir.Sağ elle ETE tüpü sabit tutulurken bag uygulanarak göğüs hareketleri gözlenir bilateral akciğer alanları ve mide üzerine dinlemek suretiyle tüpün trakeada olup olmadığı kontrol edilir,uygunsa ETE tüpü yüze tespit edilir.Mideye hava giriş sesinin duyulmaması,gastrik distansiyon olmaması ve akciğer seslerinin iki taraflı eşit şekilde duyulması gerekir.Pozitif basınçlı venti lasyon için ideali %80 oksijen vermektir,ancak pratikte genellikle %100 oksijen kullanılır. Uygulana cak basınç 30 cm H2O olmalı ve dakikada 30-40 defa solutulmakdır.RDS,ciddi mekonyum aspirasyonu veya diafragma hernisi gibi ciddi akciğer hastalığı olan yenidoğanlarda daha yüksek basınç ve daha hızlı solunum gerekir. Endotrakeal entübasyonun komplikasyonları arasında;laringoskop ve ETE tüpünün sert kullanılması ile dil,farenks,trakea,özofagusta çürük ve yaralar,tüpü yanlış yerleştirme sonucu hipoksi,tüpün posterior farenksi stimülasyonu ile bradikardi ve apne,tüpün ana bronşlardan birine yerleştirilmesine bağlı bir akciğerin fazla ventilasyonu sonucu pnömotoraks,kontamine alet ve enfekte el ile enfeksiyon sa yılabilir.
Resüsitasyona cevapsızlık nedenleri ise,baş ve boynun yanlış pozisyonu,uygun olmayan maske,yeter siz inflasyon basıncı,yetersiz oksijen,tüpün yanlış yerleştirilmesi gibi mekanik nedenler; pnömotoraks,diafragma hernisi,trakeal atrezi gibi anatomik nedenler; ağır asidoz,RDS, mekonyum aspirasyonu,sepsis,persistan fetal dolaşım,konjenital kalp hastalığı,santral sinir sistemi ve kas hastalıkları gibi neonatal hastalıklar şeklinde sıralanabilir.
Farmakolojik Tedavi:
Resüsitasyon sırasında kalbi uyarmak,doku perfüzyonunu artırmak,asid-baz dengesini düzeltmek için ilaçlar ve hacimvolüm genişleticiler kullanılır.Yeterli ventilasyon, %100 oksijen ve kalp masajına cevap vermeyen,kalp atımları <80/dk olan çocuklarda ilaca gerek duyulur.
Resüsitasyon esnasında periferik venlere girmek zor olduğundan ilaçlar umblikal yolla verilir.Trakeal yolla verildiğinde ise pozitif basınçlı ventilasyon ile ilacın bronşlara dağılımı sağlanır. Acil resüsitasyonda kullanılan ilaçlar uygulama sırasına göre adrenalin,sodyum bikarbonat,volüm genişleticiler,dopamin ve nalokson hidrokloriddir.
1-Adrenalin:Kardiyak kontraksiyonların hızını ve süresini arttıran uyarıcıdır.30sn süreyle,%100 oksijen,yeterli ventilasyon,kalp masajı yapılmasına rağmen kalp hızı <80/dk ise adrenalinin 1/10.000 konsantrasyonundaki solüsyonun 0.1-0.3 cc/kg i.v. veya endotrakeal tüp aracılığı ile verilir.30sn içinde kalp hızı >100/dk ya yükselir. Gerekirse 5 dk sonra doz tekrarlanır.
2-Sodyum bikarbonat:Asidozun tedavisi için önerilen konsantrasyon, 1 cc sinde 0.5 mEq sodyum bi karbonat bulunan %4.2 lik solüsyondur. Doz 2 mEq/kg'dır.Bu doz dakikada 0.5-1 mEq,iki dakikadan uzun sürede i.v. yoldan gidecek şekilde yavaş olarak verilir.30sn içinde kalp hızı >100/dk olması beklenir.
3-Volüm Genişleticiler:Damar hacmini ve doku perfüzyonunu artırmak için kullanılır.Bu amaçla tam kan,%5 albumin solüsyonu,plazma, serum fizyolojik,ringer laktat solüsyonu 10 cc/kg'dan 5-10 dk. içinde i.v. verilir.
4-Dopamin:Uzun süren resüsitasyonda adrenalin,bikarbonat,hacim genişleticilerin uygulanmasına rağmen,periferik perfüzyonu iyi olmayan,zayıf nabız,şok bulguları olan hastalarda 5 m g/kg/dk infüzyon şeklinde verilir,gerekirse 20 mg/kg/dk.'ya çıkarılır. 5-Nalokson:Narkotiklerin neden olduğu solunum depresyonunu geri döndüren bir narkotik antagonistidir.1 cc'sinde 0.4 mg veya 1 mg etkin madde bulu nan solüsyonundan 0.1 mg/kg i.v., i.m. s.c. veya en dotrakeal yolla verilir.Nalokson yalnızca doğumdan önceki 4 saat içinde narkotik analjezik uygulanan annelerin bebeklerine ve pozitif basınçlı ventilasyon başladıktan sonra uygulanmalıdır.Çünkü yapılan hayvan deneylerinde naloksonun muhtemelen fetal katekolaminlerde artışa neden olarak asifıktik beyin hasarını ağırlaştırdığı gözlenmiştir(22).
Sonuç
Sonuç olarak, sağlıklı bir bebek gelişimi için yeterli antenatal fetal izlenim gerekmekte, bu amaçla yük-sek riskli gebeliklerin tanımlanması, fetal distrese neden olacak bulguların yerinde ve doğru olarak saptanması önem kazanmaktadır. Perinatoloji, Anes-tezi ve Yenidoğan Uzmanlarının işbirliği sağlanma-lı, doğum sonrası yenidoğan değerlendirilerek belir-lenecek resüsitasyon işlemleri eksiksiz ve hızla yeri-ne getirilmelidir.